Günlük yaşamımızda kullandığımız manyetik ve optik ortamlar
hakkında biraz daha bilgi edinmek ister misiniz?

LP (Long Play)
Manyetik ve optik ortamlardan bahsetmeden önce, daha eski bir teknolojiden, plak teknolojisinden bahsetmek gerekir. Türkçede "plak" dediğimiz, yurtdışında "vinyl" denen malzemenin 33 ve 45'lik olarak iki türü vardır. 40-50 yıl önce 72'likler de vardı. 33'lük olsun, 45'lik olsun bu rakamlar dakikadaki dönme hızını belirtir ve RPM olarak isimlendirilir (round per minute yada revolution per minute). Normal albümler 33'lüktür. 45'liklere göre daha yavaş döner. 45'likler günümüzde halen  üretilmektedir. Sadece yeni çıkmış bir parçanın diskoteklerde çalınması ve pikaplar (turntable) aracılığı ile ritm oturtulmak sureti ile miks edilip, kesintisiz bir müzik hedeflendiğinde, DJ'ler kulüplerde radyolarda çalsınlar diye, 33'lük boyutundaki malzemeye 45'lik hızda dönen kayıt yazılır. Başka bir deyişle, 33'lük boyundaki plaktaki parçalar, 33 yerine 45 devirle döndürüldüğünde daha iyi ses verdiğinden çoğunlukla 45 devir çalınacak şekildedir. Böylece diskolardaki ve radyolardaki DJ'ler, iki veya daha çok pikabı bir miksere bağlayarak, iki plaktaki ritmi birbirine parçaları biraz yavaşlatıp hızlandırarak tuttururlar ve bir parçadan diğerine geçerler. Buna da "mix" denir. CD playerlerin çoğunda CD'nin dönüş hızına müdahale yoktur. Bir CD-Player'i açıp, dönen CD'yi elinizle biraz yavaşlatırsanız, parçanın çalınması otomatik olarak duracaktır. CD-Playeri üreten firma, CD'nin dönüş hızındaki düşme belli bir limitin altına düşünce, çalma olayını sona erdirecek şekilde cihazı tasarlamıştır. CD'nin dönüş hızına müdahaleye izin veren CD playerler de üretilirler, belli markalar (DENON, GEMINI, NUMARK, VESTAX, TASCAM vs...) tarafından imal edilirler. İlk çıktıklarında pahalıydılar, şimdi daha ucuza bulunabiliyorlar. Profesyonel amaçlıdırlar. Birden fazla CD player kullanarak iki parçayı, ritmi tutturarak mikslemek ancak sırf bu iş için özel yapılmış cihazlarda mümkündür. Ancak günümüzde DJ'ler aynı anda hem pikapları hem de CD playerleri miks işi için kullanmaktadırlar. Otomatik BPM opsiyonu sayesinde DJ'ler bir parçadan diğerine neredeyse otomatik olarak geçebilmektedirler. Ancak, daha iyi ses verdiğinden ve kullanması daha esnek olduğundan, ayrıca kullanması daha havalı olduğundan, DJ'ler sıklıkla plak kullanırlar. Ayrıca, kulüplerde çalınacak olan yeni parçalar önce hep plağa basılır. Hatta, kulüplerde çalınan uzun parçaların çoğu CD'ye basılmaz bile. Kulüplerde çok sık çalınan başarılı parçalar, daha sonra CD'lere basılır. Bu yüzden DJ'ler pikap kullanmayı sürdürürler. Kendi parçalarını başka plak şirketlerine plağa bastırmak daha pahalıya geldiğinden birçok DJ kendi firmasını kurar ve böylece kendi parçalarını plağa basıp, mikslerini kendi plaklarından kulüplerde çalar. Kendi parçalarını CD'ye basan DJ'ler bunları çoğunlukla arşiv amaçlı kullanır. Günümüzde CD'ye rağbet daha fazla olduğundan artık sadece DJ'ler ve radyolar için az miktarda üretilmektedir. Günümüzde DJ'lerin bazıları ham wave ya da sıkıştırılmış formattaki mp3'leri kullanarak partilerde parçaları mikslerler. Bu iş için üretilmiş özel bilgisayar programını kullanan DJ'ler otomatik BPM algılaması olan program yardımıyla parçalarını çoğu zaman öndinlemesiz, monitörden görerek mikslerler. Plağa kayıt olayı ancak temiz, "clean room" denen özel yerlerde, fabrikalarda yapılır. Önce özel alaşımlı bir metal plağa, özel bir iğne ile audio kayıt mekanik olarak yapılır. Bu kayıt esnasında genelllikle kaynak olarak makaralı bant kullanılır. Günümüzde DAT'tan ya da CD'den plağa kayıt yapılmakta ise de, mastering olayları için son aşamada yine makaralı aletler kullanılmaktadır. Her ne şekilde olursa olsun, elde edilen master plak erkektir. Bunun dişisi yapılır ve daha sonra bu dişiden presleme yöntemi ile seri üretime geçirilir. Plakların basımı sırasında hammadde olarak vinyl kullanılır. Fabrikada plağın her iki yüzü de aynı anda bir kerede basılır. Daha sonra etiket yapıştırılır.
 
MC (Music Cassette)
Plak çağından sonra MC (kaset) çağı başlamıştır. Küçük olması, cebe sığması, defalarca kayıt edilebilmesi gibi özellikleri ile plağın pabucunu dama atmıştır. 2 değişik şekilde sınıflandırılırlar.
1. Kayıt zamanı
2. Kayıt ortamı türü

1. Kayıt zamanı: Promosyon olarak 10 ve 20 dakikalık, piyasada satışa sunulmuş olarak 46, 55, 60, 75, 90, 100, 110 ve 120 dakikalık olarak üretilirler. 46'lık kasetin bir yüzü 23, diğer yüzü 23 dakika olmak üzere toplam 46 dakika olarak tasarlanmıştır. 46'lığın seçilmesinin sebebi, eskiden plaklarda yer alan albümlerin bir yüzünün yaklaşık 17-20 dakikayı aşmaması yüzündendir. Böylece plağın bir yüzü 46'lık bir kasetin bir yüzüne, plağın B yüzü de kasetin diğer yüzüne, yani B yüzüne kayıt edilebilirdi. Ama, 90'lık bir kasetin sadece bir yüzüne bir plak albümünün her iki yüzü de kayıt edilebilirdi. Böylece 90'lık bir kasete 2 albüm sığardı. Günümüzde albümler artık CD'lerde çıktığından artık bir albümün süresi 70 bazen 80 dakika olabilmektedir. Bilhassa bazı karışık CD albümleri 80 dakika civarındadır.

100'lük ve 120'lik kasetler de üretilir. Bunların şeritleri çok ince olduğundan çok kaliteli çalıcılarda çalınmalı veya kayıt edilmelidirler. Herhangi bir çalıcıda/kayıt aletinde sarabilme ihtimalleri oldukça fazladır.

Türkçede yanlış olarak "teyp" dediğimiz çalıcılar, saniyede 4.76 cm. hızında kaset şeridini okurlar. Buradan bir kaset imali için gereken şerit uzunluğu hesaplanabilir. Teyp İngilizce "tape" yazılır ve makaralı cihazların makaralarına sarılan şeritlere verilen isimdir. "Cassette tape" dediğimiz zaman da, bildiğimiz teyp kasetini kastetmiş oluyoruz. Ama biz, yanlış olarak "kaset çalıcısı, kasetçalar" ya da "teyp çalıcısı, teypçalar" yerine bu kasetleri çalan cihaza teyp diyoruz.

 

2. Kayıt ortamı türü: 4 değişik formatta üretilirler. Normal, Chrome, Ferrocrom ve Metal.

Normal tip kasetler "TAPE I" (120µs EQ, Low Bias) sınıfına girer. Genel amaçlı, röportaj kasetleri vs. bu tiptendir. Kayıt kalitesi düşüktür fakat defalarca çalmaya müsaittirler. Yani, uzun ömürlüdürler. Kromlu ve ferrokromlu olarak üretilen kasetler "TAPE II" (CrO2, 70µs EQ, High Bias) sınıfına girer ve hem amatör hem de profesyonel amaçlı kayıt için kullanılırlar. TAPE I tipine göre daha az ömürlüdürler fakat, kayıt kalitesi TAPE I'e göre daha yüksektir. Normal kasetlere göre daha Normal, krom ve metal kasetlerdeki delikler (tıklayınız)pahalıdırlar. Daha hassas kayıt yapmaya izin verir. Şeridin üzerindeki manyetik partikül sayısı daha yoğundur. Bu yüzden defalarca kayıt etmek, defalarca üst üste dinlemeye karşı toleransları azdır (dayanıklılığı partikül sayısı veya partikül ebadı değil kullanılan ince plastik şerit sağlar). Kayıt kalitesi yüksek olduğundan defalarca çalmak yerine arşivlemek için kullanılmalıdırlar. Kasetlerin üzerinde hangi tür olduğu ile ilgili bazen bilgi bulmak zor olabilir. Bunun için kasetin sırtına bakabilirsiniz. Soldaki resimde normal, krom ve metal kasetin sırtındaki delikler gösterilmiştir. Resme tıklayarak daha büyük görebilirsiniz. Metal kasetler (TYPE IV, 70µs EQ, High Bias) ise tamamen profesyonel amaçlı üretilen daha pahalı kasetlerdir. Bunlara kayıt ancak "metal" seçeneği olan kayıt cihazlarında mümkündür. Bu kasetlerde normal ve krom kasetlerden farklı olarak üst kısmında iki delik daha bulunur. Profesyonel kayıt aletlerine konan bu tip kasetler, cihazın içindeki bir tırnak yardımıyla otomatik olarak algılanır ve dijital ekranında "chrome" veya "metal" şeklinde kasetin tipini belirten bir bilgi gelir. Metal kasetlere kayıt ederken VU metredeki "0" (sıfır) desibel barajı geçilebilir. Normal ve krom kasetlere kayıt ederken, maksimum performansı almak için buna çok dikkat etmek gerekir. VU metredeki sıfır'ın üzerine çıkıp + (artı) değerlere çıkıldıkça Metal tip kasetkayıt kalitesi bozulur, kasetin ömrü azalır ve defalarca kayıt edilebilme performansı düşer. Yine bazı durumlarda, profesyonel amaçlar için deck recorder'deki "0" VU seviyesinin üzerine çıkılması gerekebilir. Normal ve krom kasetlerde bu olay kaydın ve sesin bozulmasına, distorsiyonuna ve deformasyonuna yol açacağından metal kasetler tercih edilir. VU seviyesi sıfırın üzerindeki +1, +3 hatta +5 ve üzeri değerlerine kadar çıkabilir ve bu kayıtta bir kalite kaybına yol açmaz. Metal kasetlere kayıt yaparken öngörülen BIAS ayarı diğer kasetlere yapılandan farklı yapılır. Metal kasetlerin bir dezavantajı vardır. O da, çalıcı aletin (yani yanlış olarak teybin) okuma kafasının manyetize olmasını çabuklaştırır. Metal kasetler, normal ve krom kasetlere nazaran teybin kafasını daha kısa sürede manyetize ederler ve bu olay sonucunda "distorsiyon" denen dinleme ve kayıt hataları ve parazitleri meydana gelmeye başlar. Bunu gidermek için "demagnetiser" denen demanyetize kitleri kullanılarak çalıcı kafanın manyetiklenmesi ya da mıknatıslaşması elimine edilerek daha nötr hale sokularak yüksek kayıt ve dinleme performansına ulaşılır. Profesyonel amaçlı ses laboratuvarlarında büyük kayıt cihazlarının kayıt kafaları düzenli olarak bu tip demanyetize kitleri ile demanyetize edilir. Hemen soldaki  fotoğrafta metal tip bir kaseti görmektesiniz. A yüzünde kasetin markası olduğu için (reklam yapmamak için) kaset şu an B yüzünün başında. Kasetin kendisi de bazı durumlarda fotoğraftaki gibi özel bir metal alaşımından yapılır. Yani tüm METAL kasetlerin dışı buradaki gibi metal kaplama olmayabilir. Hatta bazen metal kaset dendiğinde dışı bu tür metal kaplamalı kaset olarak algılanır. Oysa METAL tür bir kasetin dış kaplamasının ille de metal olması şart değildir ve piyasada pekçok plastik ambalajlı ve kaplamalı ama içi METAL tür kaset vardır. Ayrıca, dış etkilerden en az etkilenecek özel bir alaşımdır bu. Dış kabı manyetize olmaz. Fakat bu maliyeti artırdığı için metal tip kasetler çoğu zaman krom ve normal kasetler gibi sert plastikten de yapılır.

Kaset hakkında söylemek istediğim son bir şey daha var. Normal, krom veya metal olsun, hangi tip kaset almışsanız, kaseti soktuğunuz cihazınız eğer kaseti otomatik olarak "TAPE I" veya "TAPE II" şeklinde seçebiliyorsa sorun yok demektir. Kayıt etme esnasında bir sorun çıkmayacaktır. Normal kaseti "Normal" olarak, krom kaseti "Chrome" olarak ve metal kaseti de "Metal" olarak kayıt etmelisiniz. Örneğin, krom kaseti normal olarak kayıt ederseniz performans düşecektir. Krom kaseti normal olarak kayıt ederseniz, tiz seslerde bir artış olacak, fakat bu kaliteye olumsuz bir etki olacaktır. Ancak, kayıt bittikten sonra istediğiniz kaseti istediğiniz şekilde dinleyebilirsiniz. Krom veya metal kaseti normal olarak dinlerseniz tiz seslerde bir artış duyacaksınız. Tabii ki en doğrusu, kasetin tipi ne ise onu seçmek. Otomatik dedektörlü dijital deckler de bu sorun bertaraf edilmiştir. Kısaca, kasetin tipinin seçimi ancak kayıt esnasında çok iyi performans almak istendiğinde önemlidir. Eğer tiz seslerde artış hoşunuza gidiyorsa krom kasede krom seçeneği ile kaydedip normal seçeneğe getirerek dinleyebilirsiniz. Walkman'larda bu iyi iş görür. Otomatik kaset türünü seçen Walkman'leri bu iş için kandırmak gerekir. Krom kaseti normal olarak algılattırmak için kayıt tırnağının yanındaki boşluk bir seloteyp ile kapatılır. Özetle, Normal kaseti Normal, Krom kaseti Krom, Metal kaseti Metal seçeneğiyle kayıt edin. Kayıttan sonra istediğiniz ayarla dinleyin.

 

CD (Compact Disc)
CD teknolojisi, plak ve kasetlerdeki "playing" olayı sırasında meydana gelen sürtünmeleri ve arka plan sesleri yok etmek için tasarlanmışlardır. Plak ve kaset gibi çift taraflı olarak kullanılmazlar. 12 inch'lik standart bir CD yaklaşık 80 dakikalık (700 MB) dijital bilgiyi barındırabilir. Yeni çıkan yüksek yoğunluklu boş CD'lere bugün 90 dakikalık kayıt
yapılabilmektedir (790-800 MB'lık CD'ler). CD'de yer alan dijital bilgi, plaktaki gibi spiral olarak yazılmıştır. Bu şekilde yerden kazanılır. Fakat, bilgiler plaktaki gibi dıştan içe değil, içten dışa doğru yazılır ve okunur. Kapasite olarak bakarsak, 700 MB'lık bir CD, 1010 adet 1.440 KB'lık Double Density floppy diskete eşdeğerdir. CD'ye kayıt ve seri kopyalama ancak dünyadaki özel yerlerde, "super clean room" denen tozsuz, özel ortamlarda yapılır ve kayıt esnasındaki olaya "burning" denir. Lazerle yakma, yani kayıt işi sona erdikten sonra eldeki CD'ye "master" denir. Artık bu masterden binlerce Okuma/Yazma İzlerinin Farklılığı Yönünden Karşılaştıtılmalarıkopya yapılarak evlerimizdeki gümüş yüzeyli CD'ler imal edilebilir. Yalnız bu mastering olayını evlerimizdeki CD-R kullanılarak yaptığımız CD-ROM kayıtları ile karıştırmamalısınız. Evde kendinizin kayıt ettiğiniz CD bir master değildir. Kayıt yüzeyi sırsızdır ve kolayca çizilerek bozulabilir. Halbuki sırlı CD'lerin çizilerek bozulmaları daha zordur. Siz de milyon dolar ödemeyi göze alabilecek kadar zengin iseniz, o zaman evinizde özel bir odada master yapabilirsiniz. Bunun için de özel bir izin almanız gerekmektedir yoksa korsanlarla aynı işi yapıyor olursunuz. Bu izni de şahsa özel kimseye vermezler. Yukarıda dediğim gibi, çok özel bir şekilde üretilen bu tek CD'ye "master" denir. Evlerimizdeki gümüş yüzeyli CD'ler bu bir tek masterden yapılmıştır. Master CD'lerin yapımı çok pahalıya mal olduğu halde (2000 dolar gibi), evlerimizdeki CD'lerin maliyeti 1 doların biraz altındadır. Peki o zaman neden yıllardır 15 dolar civarında bir fiyat veriyoruz audio CD'lere öyleyse. Telif hakları, taşıma, reklam, basım gibi masraflar CD albümün fiyatını ancak bu kadar artırmaktadır.

CD'deki kayıt sadece bir tek yüzündedir. Dijital bilgi, CD'nin üzerindeki yazıların bulunduğu yüzeyin hemen altındadır. Alttaki şeffaf kısım sadece CD playerin incecik lazer kaynağından çıkan ışını geçirmeye yarar. Işın şeffaf tabakadan geçer ve yukarıdaki yansıtıcı tabakadan yansıtılır. Alttaki saydam kaplama müziğin yazılı olduğu kısmın hemen altında bulunan dijital bilgiyi korumak amacıyla yapılmıştır. Alttaki bu saydam kaplamanın çizilmesi CD playerin okumasına çok fazla engel olmaz. Bu yüzden CD player'ler plaklar ve kasetler gibi kısa ömürlü değillerdir. İlk üretildiği günkü çalınma kalitesiyle bir milyonuncu çalınma kalitesi arasında her hangi bir ses kalitesi farkı yoktur çünkü bilgi lazer ışını ile dijital olarak yorumlanır. CD playerin yaptığı mekanik bir okuma değil, 1'ler ve 0'lardan oluşmuş dijital bilgiyi CD'nin yüzeyinden alıp, playerin içindeki mikroişlemciye göndermekten ibarettir. Soldaki resimde CD'lerin imalinde kullanılan hem ekonomik, hem de sıcağa karşı dayanıklı polikarbon maddesini görüyorsunuz. Daha büyük görmek için resme tıklayın.

CD'nin alttaki parlak yüzeyine yakından bakıldığında, mikron mertebesinde, milimetrenin binde biri boyutunda çukurlar görülür. Bu çukurlar plaktaki gibi en dıştan en içe doğru okunmaz. Tam tersine, en içten en dışa doğru okunur. Yani, CD'mizdeki ilk parça en içte yer alır. Sonuncu parça ise en dışta yer alır. Kayıt edilen albüm eğer 78 dakikadan kısa ise CD'nin geri kalan kısmı boş bırakılır veya Avrupa'da yapılan bir uygulama gibi iki albüm bir tek CD'ye yazılır. Eski plaklar en fazla 35-36 dakika sürdüğünden, bir sanatçının 2 albümü bir tek CD'ye sığabilmektedir. Tek CD fiyatına 2 CD alıyormuşsunuz gibi ekonomik olarak güzel bir olay. Mikron mertebesindeki çukurlar, fabrikadaki "burning" aşamasında oluşmuş "master" diskin üzerindeki izlerin aynısıdır. Bu çukurlar çok zayıf ve ince bir lazer ışını tarafından okunur. CD'nin parlak alt kısmından yansıyan lazer ışını bir dedektor tarafından algılanarak CD player içindeki mikroişlemciye gönderilir. Burada değişime uğrayan bilgi, "0"lar ve "1"lere çevrilir. "0"lar ve "1"lerin de müziğe çevrilmesi sağlanınca ortaya çıkan zayıf audio ses, playerin içindeki bir küçük Daha büyük görmek için tıklayınanfi (mikroamplificator) tarafından yükseltilir. Standartlara göre belli bir seviyeye çıkartılan ses, filtreden geçirilerek CD playerin "play out" veya "line out" hattından dışarıya çıkarak tekrar ana anfimize, oradan kabinlere, oradan da kulağımıza gelir. Plak ve kasetteki gibi bir sürtünme olmadığından, CD'lerde müziği dinlerken arka planda "sssss" sesi duyulmaz. Dijital bilgi, stüdyodaki kaydın bire bir aynısı olduğundan son derece kaliteli bir ses elde edilmiş olur. CD playerin bağlı olduğu ses düzeni ne kadar iyi ise, alınan sonuç ta o kadar mükemmel olur.

Nedir bu AAD, ADD ve DDD?
CD kayıt standartları değişmediği halde, CD'ye kayıt kaynakları değişebildiğinden, evlerimizdeki CD'lerin kalitesi de farklı farklı olur. 1980'li yıllardan önceki plağa veya manyetik şeride yazılmış albümler eğer CD'ye yazılacak ise "remastering" denen aşamadan geçerek AAD şeklinde kayıt edilirler. Plaktaki veya manyetik şeritteki müzik analog olarak okunarak, CD'ye dijital olarak yazılır. Her ne kadar arada filtreler kullanılsa da orijinal plaktaki çıtırtılar veya manyetik şeritteki "ssss" sesi CD'ye de, orijinalinkindeki kadar çok yüksek seviyede olmasa da aynen geçecektir.

CD'ler kayıt kalitesi bakımından üç tipte imal edilirler. AAD, ADD ve DDD. Bu yüzden bir CD'yi alırken kayıt standartını da öğrenmeniz için CD'yi evirip çevirip bir yerine yazılmış olan küçücük bilgiyi okumanız gerekebilir. Bazı CD'lerde bu bilgi hiç bulunmayabilir. 1990 ve sonrasında üretilmiş bir CD ise DDD olarak kabul edebiliriz. DDD, diğerlerine göre daha çok tercih edilir. DDD standartında, stüdyodaki çalınan müzik DAT gibi bir dijital kayıt cihazına dijital olarak direkt kayıt edilir. Bu yöntemde, DAT'tan CD'ye aktarılan müzik, kalitesinden kaybetmeyeceğinden elde edilen sonuç en mükemmel olacaktır. Multitrack dijital recorder'ler işte burada çok iyi iş görürler.

ADD standartında ise, bildiğimiz tape recorderleri ile manyetik şeride yazılmış müzik, DAT'a dijital olarak kayıt edilir. Kayıt esnasında filtreler kullanılır. DDD kadar kaliteli olmasa da son derece temiz bir kayıt elde edilir. Daha sonra üretim için DAT'taki bilgi CD'ye yazılır.

AAD teknolojisinde ise, yine manyetik şeritteki müzik DAT'a dijital olarak kayıt edilir. ADD standartından farkı, ADD olayında edit ve remastering işlemleri DAT'a kayıt esnasında yapılır. AAD olayında ise bu kayıt esnasında yapılmaz. DAT'tan CD'ye yazılırken değil, CD'den master CD'ye yazılırken dijital remastering yapılır. Bu yüzden makaralı cihazlarda yıllar önce kayıt edilmiş klasik müzik eserleri sıklıkla AAD tipinde kayıt edilir. O zaman da CD'den sanki normal bir teyp çalıyormuş gibi "sss" sesini duyarsınız. Kaynak olarak bir plak kullanılmış ise, CD'yi dinlerken çıtırtıları aynen duyarsınız. Bu yüzden CD'yi üretenler eğer CD'ye yazmak için albümün manyetik şeride kayıtlı halini bulamazlar ise mecburen hiç kullanılmamış bir plağını kullanırlar. Bu plağı son derece pahalı ve çok özel bir pikaba koyarlar ve oradan DAT'a kayıt ederler. Bu pikabın bir özelliği de vakumlu olmasıdır. Plağın döndürüleceği kapalı alandaki hava emilerek toz giderilir. Dış dünyadaki seslerden yalıtılmış bu ortamda, çok hassas bir iğne (5-45.000 kHz) kullanılarak çalınan plaktaki müzik neredeyse CD kalitesindedir. Bu özel pikaptan gelen bilgi direkt DAT'a yazılır ve uygulanacak yönteme göre (ADD, AAD) daha sonra CD'ye yazılır.

Gerek klasik müzikte, gerek diğer bazı akustik müzik türlerinde CD teknolojisinin sesi yapaylaştırdığını, sesin doğallığını veremediğini söylerler. Bu imkansızdır. Çünkü, stüdyodaki bilgi, herhangi bir manyetik ortama yazılmadan direkt dijital olarak bir CD'ye yazılırsa (DDD recording) ortaya çıkan sonuç orijinalin tıpa tıp aynısı olacaktır. Söylenen doğallıktan uzaklaşma safsatası, sadece suçsuz CD playerin bağlandığı ses düzeni ile alakalı bir olaydır. Anfisi, kabinleri kalitesiz bir sisteme bağlanmış bir CD player tabii ki doğal ses kalitesini veremeyecektir. Ayrıca, CD'yi dinlerken oldukça abartılı bir equalizer ayarı yaparsak yine doğallıktan uzaklaşmış oluruz. İyi kalite bir CD'yi, iyi kalite bir CD player'dan iyi kalite hoparlöre verdiğimizde sonucun iyi olması için bir de kullanılan kabloların iyi kalite olması gerekir. Odanın akustiği ve hoparlörlerin yerleşimi de bunda etkilidir.

CD'den en iyi şekilde kasete nasıl kayıt yapılır : Bunun ilk şartı kasetin tipine göre kayıt cihazını ayarlamaktır. Normal kasete "Normal" (Tape I), krom kasete de "Chrome" (Tape 2) seçimi yapılır. İkinci olarak CD'deki müziğin en şiddetli olduğu yer aranır ve bulunur. Bu işi artık CD playerlerin çoğu otomatik olarak yapmaktadır. Bunun için "Peak Search" düğmesini kullanın. CD playeriniz CD'deki en gürültülü kısmı bulunca size 5-6 saniye için orayı tekrar tekrar çalacaktır ve sizde bu arada tape recorder'inizdeki "recording level" ile kayıt seviyesini ayarlayabileceksiniz. Bunu yaparken VU (Volume Unit) sinyallerinin "0" desibeli aşmamasına gereken özeni göstermelisiniz. Ancak bir an için, müziğin şiddetine göre ara sıra 0 desibeli aşıyor ise, sizin için kayıt yapacağınız en ideal kayıt seviyesini ayarlamışsınızdır demektir. 0 desibeli aşmamaya özen göstermezseniz, uzun ömürlü olmayan, performansı düşük ve distorsiyonlu bir kayıt elde edersiniz. Son madde olarak kesinlikle DOLBY'li kayıt yapın. DOLBY NR. ON şeklinde kayıt yaparsanız, kayıdınız çok daha mükemmel olur. DOLBY'li kayıt ettiğiniz kaseti DOLBY'siz dinleyebilirsiniz. Bunun bir sakıncası yoktur. DOLBY'li şekilde kayıt edilmiş böyle bir kaseti başka bir kasete normal veya hızlı devirle kopyalarsanız, kopyalayan cihazın DOLBY özelliği olmasa bile, 2. kaset de otomatik olarak DOLBY'li olacaktır.


CD bakımı : CD'lerdeki kayıt izleri tek merkezli olduğundan, CD'yi temizleme işlemi kesinlikle en içten en dışa doğru yapılmalıdır. Bunun tersine izlere paralel yapılan en masum bir silme teşebbüsü bile dijital bilginin bir kısmını okunamaz hale getireceğinden CD bozulacaktır. Tabii ki CD'nin tamamı değil de sadece o kısmını kullanamayacaksınız. Bu gibi masum arızaları gidermek için üretilmiş bazı kitlerden alırsanız, bunların birkaç değişik numarada zımpara, bir yumuşak bez ve özel bir solüsyon içeren sıvıdan ibaret olduğunu görürsünüz. Tırnağınızla hissedebileceğiniz bir çukur var ise bunu en ince özel zımpara kağıdı ile yok edip, solüsyonla da muamele ederseniz CD'nizin sorun çıkarmadığını görürsünüz. Bahsettiğim silme işlemleri CD'nin en alttaki yazısız, parlak kısmı için geçerlidir. Diğer üst kısımdaki, yazıların bulunduğu kısımdaki en küçük bir arıza CD'nizin tamamen okunamaz hale gelmesine yol açabilir. Güneş radyasyonu plak, kaset, DAT, MD ve CD'lerinde baş düşmanıdır. O yüzden direkt güneş ışığı almayan yerlerde muhafaza ediniz. Soldaki şekilde CD ya da DVD'nin temizlenme yönünü görmektesiniz. Gözle görülmeyen spiral kayıt izlerine "dik" şekilde, içten dışa doğru, CD'yi döndüre döndüre silmelisiniz. İçten dışa doğru silmenin mantığı, toz ve pislikleri dışarıya doğru atmaktır. Çizimdeki gibi gözle görülmeyen kayıt izlerine dik şekilde silmenin mantığı da şudur. Eğer CD'yi elinize alıp, biz bezle ovalarken, kolay olduğu için dairesel hareketlerle silme işlemini yaparsanız, silme işleminin yönüyle, CD'deki gözle görülmeyen kayıt izlerinin yönü aynı olacaktır. Bu şekilde CD'deki hasarlı çizikler ya daha da büyür, ya da siz yeni çizikler açarsınız. Aslında bir CD'yi bezle şununla bununla neyle silerseniz silin, gözle görülmeyecek çok küçük hasarları siz elinizle zaten yapmış oluyorsunuz. Yepyeni bir CD'yi jelatininden çıkartıp, kaliteli olduğuna kanaat getirdiğiniz bir bezle sildiğinizde, çıkması zor küçük hasarlarınızı hemen görebilirsiniz. Siz siz olun, CD'lerinizi, DVD'lerinizi silerken iyi bir bez kullanın, silme işlemini de içten dışa soldaki şekildeki gibi yapın.

 

DVD (Digital Versatile Disc veya Digital Video Disc)
1990'lı yılların sonunda ortaya çıkan şimdilik en son teknoloji ürünü formattır. Görüntü, ses ve bilgiyi aynı ortamda saklamaya yarar. DVD-ROM'lar CD-ROM'ların daha gelişmiş bir tipi olarak düşünülen CD'lerdir. DVD Video'lar ise televizyona takılan DVD Player'larda izlenen, ses ve görüntü içeren disklerdir. Bilgisayar ortamındaki DVD sürücüleri her iki formatı da okuyabilir, yazabilir. DVD Video'larda MPEG-2 ve PCM veri sıkıştırması kullanılır. MPEG-2 decoder kartı olmayan bir bilgisayarda DVD videoları yazılım yardımı ile izleyebilirsiniz.

Normal 1 hızlı CD-ROM ile saniyede 150 Kbps bilgi okunabilir. 40 hızlı bir CD-ROM ile 40x150=6000 Kbps bilgi transfer edilebilir. 1 hızlı bir DVD ise 20 hızlı bir CD-ROM ile yaklaşık aynı miktarda yani 20x150=3000 Kbps bilgi taşır. 1x hızındaki bir DVD saniyede 1350 kbps bilgi yazabilir. 1x hızındaki 1 CD-ROM ise ancak 150 kbps hızında bilgi yazabilir. Eğer bir DVD'nin hızını, bir CD-ROM'un okuma hızı olan 150 kbps'in katları olarak yorumlarsak, 1x DVD, 1x CD-ROM'dan 9 defa daha hızlıdır. Bir DVD eğer 8x hızında yazıyorsa bu bir CD-ROM için 72x hız demektir. CD ve DVD'yi cihazın içinde dakikadaki dönüş hızı cinsinden karşılaştırırsak, 1 DVD, CD'den üç defa daha hızlı döner. Böylece 8x bir DVD, 24x hızındaki bir CD-ROM'a denk gelir. Bir CD ile DVD'yi karşılaştırdığımızda ilk dikkati çeken şey kapasite farkıdır. Boş bir CD 650, 700, 790 veya 800 MB kapasitede olabilir. Boş bir DVD ise 4.7, 8.5 ya da 17.1 GB kapasitede olabilir. CD'de bilgilerin yazılması sırasında oluşan çukurlara baktığımızda bunların 0.83 mikrometre kalınlıkta olduğu, iki okuma izi arasındaki mesafenin 1.6 mikrometre olduğu görülür. DVD'de ise çukurların kalınlığının 0.4 mikrometre, iki okuma izi (track) arasındaki mesafenin CD'ninkinden daha küçük 0.74 mikrometre olduğu görülür. Boş DVD'ler piyasada DVD-R ve DVD+R olarak satılırlar. Bir DVD'nin "-" ya da "+" olması şu anlama gelir. DVD üreticileri büyük firmalar DVD-R ve DVD+R olarak ikiye bölünerek rekabet yapmaktadır. DVD+R teknolojisi daha ileri ve güvenli bir teknoloji olsa da DVD-R daha yaygın olarak kullanılmaktadır. Bugün üretilen okuyucu ve yazıcı cihazlar artık her iki benzer teknolojiyi de okuyacak ya da yazacak şekilde üretilmektedirler. Lightscribe teknolojisini destekleyen dvd yazıcılara, lightscribe özellikli ve diğer boş dvdlere nazaran biraz daha pahalı bir dvdnin üstüne adınızı, logonuzu vs. dvd'yi çevirip koymak suretiyle uygun yazılım sayesinde yazdırabilirsiniz.Yandaki ve aşağıdaki şekillere tıklayarak  dvdlerin özelliklerini daha büyük olarak görebilirsiniz.

 

DVD'ler piyasada değişik tiplerde bulunurlar:
DVD-5: tek yüzde tek tabaka, 4.7 gigabyte (GB)
DVD-9: tek yüzde çift tabaka, 8.5 GB
DVD-10: iki yüzlü, her iki yüzde de tek tabaka, 9.4 GB
DVD-14: çift yüzlü, bir yüz çift tabakalı, diğer yüz tek tabakalı 13.3 GB
DVD-18: çift yüzlü, her iki yüzde de çift tabaka, 17.1 GB

DVD-RW olarak üretilen boş diskler hem tek taraflı hem çift taraflı olarak üretilir. Çift taraflı olan boş DVD-RW'e diski çıkarıp çevirmeden çift taraflı yazan recorder'lar pahalı olsalar da üretilmiştir. Ama yaygın olarak, çift taraflı DVD'lerin bir yüzünü yazdıktan sonra diski çıkarıp, diğer tarafa yazmak için çevirmelisiniz. Tek yüzde çift katmanlı DVD'lerde ise diski çevirmenize gerek kalmaz. DVD Video'larda bir filmi izlerken, isterseniz seçilebilen dillerde altyazılı olarak seyredebilirsiniz. Altyazı dilini de değiştirebilmeniz mümkündür. Bazı DVD filmlerde dublaj seçenekleri de vardır ve ses kanalı bu şekilde çoklu filmleri istediğiniz dilde seyredebilirsiniz.

DVD-Audio ile ilgili standartlar tam belirlenemediği için onlarca albümü bir tek DVD'ye 44 KHz'lik WAVE dosyaları olarak koyup bir DVD-AUDIO Player'da çalmak şu an zor. 44 ya da 48 Khz'lik PCM olarak wave dosyalarınızı WAVE formatında bir DVD'ye koyduğunuzda, DVD playerlerin ve Divx playerlerin bazıları bunları görür ve çalar.

Onlarca albümü mp3 yaparak bir DVD'de toplayıp bilgisayarda dinlemek ise mümkündür. 128 kbps olarak sıkıştırılmış 150-170 kadar mp3 bir CD'ye sığabiliyorken 5000 kadar mp3'ü bir DVD'ye sığdırabilirsiniz. Bu şekilde bakıldığında yaklaşık 50 albüm bir DVD'ye sığmış olur. MP3 olarak parçaları 128 değil de en az 192 kbps olarak sıkıştırmanızı öneririz.

Peki SACD nedir?
Logo
SACD, Super Audio CD demektir. Dediğimiz gibi DVD icat olunca, 4.7 GB kapasiteye audio olarak albümleri yazıp dinleme isteği oluştu. CD ya da DVD playerlar DVD'ye audio olarak yazılmış bu parçaları henüz standartlar oluşmadığından okumakta güçlük çekmekteydiler. Ayrıca, bilinen CD teknolojisinden çok daha performanslı, daha az kayıpsız bir teknoloji üretilmesine çalışılıyordu. DVD icat olunca DVD-Audio standartları belirlenmesi aşamasına büyük firmalar tarafından hemen geçildi. DVD-Audio teknolojisi geliştirilirken bir yandan da SACD tekniği geliştirildi DVD-Audio'ya rakip olarak. Sonunda SACD'nin Audio CD ve Audio DVD'den daha kaliteli olduğuna karar verildi. SACD teknolojisi temelinde "1 bitlik" mimari vardır. Dijital müzik, 1 bitlik sigma-delta modülasyonuyla neredeyse hiç kayıpsız olarak "direct stream digital" olarak üretilir. Klasik audio CD'ler yıllardır 16 bit, 20 ve 24 bit gibi yüksek bitlerde, 44 ya da 48 Khz olarak daha az kayıpsız olarak hazırlanmaya çalışılırken, SACD teknolojisinde bu 1 bit'e düşürülüp frekans çok fazla yükseltilerek 2.8224 MHz'e çıkarılmıştır (28 kat). Audio CD'lerde kayıt PCM formatında yazılırken, SACD'de DCA (Direct Stream Audio) formatı kullanılır. SACD'nin klasik audio CD'lerden diğer bir farkı, CD'lerde 2 kanal (sağ ve sol) olarak kayıt varken, SACD'de bu iki kanala ek olarak bir surround kanalı yer alır ve bu surround kanalının surround 5.1 olması şart değildir. Bu yüzden bu teknolojiyle üretilmiş SACD disklerin üzerine çoklu kanal anlamına gelen "multi channel" ya da "" ibaresi konulur. SACD'nin bilinen 3 değişik formatı vardır:

Hybrid : Bildiğimiz audio CD'lerdeki gibi iki kanal kayıt vardır. Sadece kapasitesi 4.7 GB'tır. En yaygın olarak kullanılan da budur.
Single layer: DVD-5 tip DVD'deki gibi 4.7 GB kapasite vardır, Sony tarafından desteklenen format budur.
Dual layer: DVD-9 tip DVD'deki gibi, aynı yüzde 2 tabakadan oluşan bir kayıt teknolojisidir. Pek fazla destekleyen yoktur.

Eskiden beri kullanılan eski quadrophonic teknolojisinin dijital ortama aktarılmış bir versiyonu da diyebiliriz SACD için. Quadrophonic teknikte 2 yerine 4 kanal kullanılır ve quadrophonic kayıdı dinlerken de 2 hoparlör yerine 4 tane hoparlör kullanırsınız. SACD tekniğinde ise 5.1 olduğundan, 4 hoparlöre ek olarak bir subwoofer bir surround amfi ile müzikten büyük keyif alırsınız. Eskiden audio olarak 4 kanal, quadrophonic olarak kayıt edilmiş albümler (Mesela Mike Oldfield'in Tubular Bells'i gibi) çok kolay bir şekilde SACD olarak piyasaya sürülmüştür. SACD playerlar audio CD'leri çok rahat okudukları halde, normal audio cd playerlar, SCAD formatını okuyamazlar. SACD tekniği 80 bitlik bir şifreleme yöntemi kullandığından SACD diskler kopyalanamaz hale gelirler. Yani, SACD bir albümü SACD olarak, orijinal ses kalitesinin aynısını kopyalayamazsınız. SACD player'i analog olarak bir bilgisayara ya da DAT yazıcıya bağlayıp analog olarak kayıt ettiğinizde, bunu audio olarak bir CD'ye yazabilir, ya da mp3 yapabilirsiniz. Ama böyle yaparak SACD'nin orijinal ses kalitesini kopyalayamamış olursunuz. Yani, kayıplı bir kopyalama yapmış olursunuz. Bir SACD player'i dijital olarak bir DAT'a, bir ses kartına ya da başka bir dijital kayıt cihazına ise bağlamanız IEEE 1394 (ya da FireWire) kuralları ve tekniğiyle önlenmiştir. SACD çalıcılar bu şekilde korumalı olarak piyasaya verilirler. SACD playerlarda çalınan SACD albümlerin dijital olarak (SACD kalitesinde, kayıpsız olarak) kopyalanmasını engellemek için bir de DTCP (Digital Transmission Content Protection) koruması geliştirilmiş ve tüm üretilen SACD çalıcılara entegre edilmiştir.

 
Standartları hala oturmamış HD DVD'ye alternatif bir çözüm olarak üretilmiştir. Dalga boyu çok küçük (405 nm) olan mavi-kırmızı lazer ışını kullanıldığından, tek layer bir DVD'ye 25 GB veri yazılabilen bir teknolojidir. Böylece kullandığımız DVD'lere (650 nm lazer ışığı kullanılıyor) nazaran 5 kat daha fazla veri yazılabilir. Çift katmanlı bir blue-ray DVD'ye ise 50 GB veri yazabilirsiniz. DVD filmler ilk çıktıklarında nasıl bölge kodlarına göre dünyada kullanılıyorlar ise, blue-ray için dünya farklı kodlarla bölünmüştür. A1, B2 ve C3 olarak 3 region code saptanmış olup, Türkiye B2 ülke kodunda yer almaktadır. Sony firması Playstation 3'ü çıkardığında cihazın üzerinde 2x hızında bir blue-ray dvd okuyucusu vardır. Bilgisayarlar için üretilen blue-ray dvd yazıcılar 2x hızda 9 MB/s veriyi diske yazabilmektedir. İlk çıkan yazıcılar PATA bağlantıyı desteklerken, yeni çıkanları SATA'dır. Blue-ray DVD yazıcılar, CD ve normal (DVD5 ya da DVD9) DVD'leri rahatça okuyabilmektedir. Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi buradan alınabilir.
 
MD (Mini Disc)

Bunlar normal CD'lerden farksızdır. Sadece boyutları daha küçüktür. Multisession özelliği ile sadece bir defa kayıt edilen CD'lerden ayrılır. Minidisklere bir çok defa yazıp silme özelliği yani multisession teknolojisi MD'lerin standart özelliğidir. Bir MD'nin içindeki disk (Lütfen tıklayın)Multisession şeklinde kayıt durumunda, kayıt birkaç oturumda yapılır ise, her bir oturum için CD-ROM'un üzerinden belli bir yerin kaybı sözkonusudur. Halbuki bir MD için böyle bir sorun yoktur. Kayıt defalarca olmak üzere üst üste hem de dijital olarak hem de kayıpsız olarak yapılır. Çok pahalı, walkman büyüklüğünde daha doğrusu küçüklüğünde olanları da vardır. Bunlarla dijital kalitede bir röportaj yapılabilir. Kayıt silinebilir, var olan bir kayıdın üzerine "bindirerek miks" gibi bir lüksünüz de bazı modellerde vardır. Bu şekilde "fade in-fade out" tekniği ile CD üzerinde direkt miks olayı olanaklı hale gelir. MD'nin tamamını silmek ise bir saniyelik bir olaydır. O yüzden kayıt ettikten sonra yanlışlıkla tüm kayıdı kaybetmemek için protection'u açmalısınız. MD'ler normal CD'lerden daha küçük ebatlı olup kayıt süresi değişkendir. Fakat sıklıkla 74 dakikalık dijital kayıt süresi olanları kullanılır. Gelişen teknoloji ile 2 saatlik kayıt yapanları çıkmıştır. Bu tür re-writeable-erasable CD'lere direkt kayıt edebilen dijital kameralar da piyasaya sürülmüştür. Optik zoom'larına ilaveten 48x veya 120x gibi dijital zoom da yapabilen bu yeni nesil kameralarda görüntü çok daha nettir ve keskindir. Hemen sol üstte bir MD'nin içindeki diski birebir ölçekte görmektesiniz. Daha büyük görmek için resmin üzerine tıklayınız. Bir MD diskin kapasitesi 1 GB'tır.

Artık yeni çıkan MD'ler farklı farklı renklerde olabilmektedir. Yukarıda şeffaf dış plastiği pembe renkli bir MD görülüyor. İlk resim MD'nin üstten, ikincisi ise arkadan görünümü. 74 dakika dijital kayıdı barındırabilen bu tip disklerin ömrü de oldukça fazla (Resimlere tıklayarak daha büyük görebilirsiniz.)

 
DAT (Digital Audio Tape)
Normal teyp şeridi üzerine "1"ler ve "0"lardan ibaret olan dijital bilgiyi yazıp okumaya olanaklı hale getiren sistemlerdir. İlk çıktıklarında pahalıydırlar ve profesyonel amaçlı olarak kullanılırlardı. Kayıt devri değiştirilebildiğinden en yavaş devirle 8 saatlik kayıda izin veren modelleri vardı. Genellikle arşiv amaçlı kullanılırlardı. CD'de olduğu gibi ister 5. parçadan, ister 12. parçadan olmak üzere dilediğiniz gibi parça seçimi yapabilirsiniz. Bu lükse sahip olmak için DAT'ı ortasında bir yerde cihaza koymamanız şartıyla. Kayıt kaynağı olarak bir CD player kullanıldığında "1"ler ve "0"lardan ibaret dijital bilgi DAT'in kasetine de bire bir aynen geçtiğinden kayıt kalitesi CD'deki ile tam aynı olacaktır. CD'den farkı kasetin eskimesi riskidir. Yazma ve okuma olayları mekanik ve manyetiktir. Dijital bilgi bir mikroişlemci aracılığı ile bir formattan diğerine çevrilir. CD'deki gibi kaydın arka planında "ssss" sesi DAT'ta da duyulmaz. DAT'lar pahalı olduklarından yaygın olarak kullanılmazlar. 1980'li yılların sonlarında DAT olayı daha piyasada yokken bazı müzikseverler bildiğimiz HI-FI özellikteki ev videoları kullanarak VHS (Video Home System) video kasetlerine müzik kaydediyorlardı. Plak ya da başka bir kaynaktan video cihazına müzik kaydediliyordu. Videodaki kayıt edilmiş kaset play tuşuna basılarak çalıştırıldığında, tabii ki görüntü olmadan sadece müzik dinleniyordu. Video sistemi "ssss" sesini mümkün olan en aza indirmek için dizayn edildiğinden oldukça kaliteli müzik kayıtlarına izin veriyordu ise de bu tip video kasetlere sadece müzik kayıt yapma olayı, dijital teknolojinin ilerlemesi sonucu daha sonra terkedildi.
 

FLOPPY DISKET
Bilgisayarlarda kullandığımız disketlerdir. 2 tipte bulunur. 1.44 ve 720'lik. Kilobyte cinsindeki birimi 1024'ün katları şeklinde gittiğinden bazen fabrikada disketlerin üzerine 2.0 MB yazılır. Aslında bu formatsız kapasitesidir. Gelişen teknoloji ile 2.88 MB'lik ve 120 MB'lık formatları da çıkmıştır. Ancak bunları okumak için 2.88'lik ve 120 MB'lık özel sürücü gerekir.

Disket ister 720'lik, ister 1.44'lük olsun formatsız bir işe yaramaz. Format olayı ile disketin her iki yüzeyine track denen gözle görünmeyen manyetik izler açılır. Bunlar "sector"leri, sector'ler de harddisklerdeki hayali bir kavram olan cylinder'leri oluşturur (dolayısıyla disketlerde silindir kavramı yoktur). Kayıt her iki yüze de aynı anda yapılır ancak sürücüye hep aynı yüz yukarıda (yazı olan taraf) olacak şekilde yerleştirilir. Çünkü, sürücünün içindeki okuma yazma kafası, disketin manyetik yüzeyine her iki yüzden de yaklaşır ve değer. Yani, okuma-yazma kafası iki adettir. Hardisklerden farklı olarak bu okuma veya yazma olayı, kafaların disketin yüzeyine resmen "dokunması" ile olur. Multisession özelliği vardır. Birçok defa silinip kullanılabilir. Floppy disket sürücüsü, içindeki disketin manyetik kısmını dakikada 300 defa döndürerek okur. İzler en dıştan en içe doğru konsantrik (iç içe geçmiş eş merkezli halkalar) şekilde yazılır ve okunur. Floppy disketlerde sıfırıncı sektör en dışta yer alır. En dıştan en içe doğru sektörler okunur ve yazılır. Önce CD, sonra da flash belleklerin çıkmasıyla artık antika olmuşlardır.

 

HARDDISK
Okuma-yazma kafaları manyetik yüzeye "değmez." Birkaç mikron seviyesindeki bir uzaklıktan okuma veya yazma olayı yapılır. Dakikadaki dönme hızı ilk harddisklerde 3600 idi, sonra bu hız 5400, 7200 olmuştur. Bu yüksek hızlar yüzünden çok hafif okuma-yazma kafaları oluşan "hava yastığı üzerinde" asılı kalırlar. Tüm okuma-yazma işlemleri "dokunmadan" olur. Ancak bilgisayarınızı kapattığınızda okuma-yazma kafaları "landing zone" denen bölgeye inişe geçerler (otomatik park olayı). Harddisk teknolojisi günümüzdeki gelinen teknolojinin seviyesini ispatlar. Çok yüksek teknolojilerle imal edilirler. Fakat, harddisk kontrol kartlarındaki çiplerin ucuzlamaları ile fiyatları da düşmektedir. Sıvı içinde, özel bir gaz içinde dönmek üzere tasarlanmış, prototip nitelikte çok yüksek kapasitede harddiskler yapılmaktadır. 2 Terrabyte'lık ve daha büyük taşınabilir harddiskler yapılmıştır. Sadece boylarının küçültülmesi gerekmektedir.

Son olarak, hem floppy disketlerde, hem de harddisklerde track'ler (izler) plaklardaki veya CD'lerdeki gibi spiral teknoloji ile oluşturulmaz. Plaklarda en dıştan başlayan tek iz, spiral yaparak en içe kadar gelir. CD'lerde en içten başlayan iz spiral yaparak en dışa gelir. Floppy ve harddisklerde ise bu, konsantrik, yani iç içe geçmiş halkalar şeklindedir. Floppy ve harddisklerde spin hızı kafalar nerede olursa olsun değişmez, sabittir. CD teknolojisinde ise motorun devri sürekli kontrol edilir ve en içteki okuma ile en dıştaki okumanın hızı mikroişlemci tarafından, aynı hızda yapılabilmesi için ayarlamalar yapılır. Yani, en dışta hız düşürülür, en içte artırılır. Sonuçta, lazer ışını hep aynı hızda dijital bilgi okur veya yazar, dedektör merceğinin altından geçen bilgi hep aynı hızda olur. Harddisk plakları çok yüksek hızlarda döndüklerinden çalışmaları esnasında darbe ve sarsıntıya karşı toleransları azdır.

Harddiskler RAM'dan yavaş, CD ve floppy disket sürücülerinden hızlıdırlar. Veri depolama ortamlarını hızları bakımından en hızlıdan en yavaşa doğru sıralarsak:

RAM > harddisk > Blue-Ray DVD > DVD > CD > Floppy disket > DAT, MD, MC

RAM'lar elektromanyetik bilgi depolama üniteleridirler. Bilgi transferi nanosaniye cinsinden ölçülür. Şu an prototip aşamasında olan, kristallere lazer ile yapılan hologramik bilgi depolama teknolojisi geliştiğinde, hem bilgi depolama kapasitesi olarak, hem hız olarak en inanılmaz medyaya kavuşmuş olacağız. Hologramik depolama ile söylenebilecek son söz, bir miktar bilginin bir şekilde eksilmesi ile (kristalin kırılması gibi) bilginin tamamının kesinlikle kaybolmaması avantajıdır.

 
SSD
Solid State Disc denen bu diskler, harddisklerdekinin aksine içinde herhangi bir dönen plak, okuma-yazma kafası içermez. İçinde hareketli bir mekanizması yoktur. Kendisi flash belleklere benzer, fakat kapasite olarak hem daha fazla, hem de daha hızlıdır. Bu tür diskler bir desktop yada laptop bilgisayarın boot harddiskiyle değiştirilip yüksek performanslı bir bilgisayar elde etmekte kullanılırlar. Word, Excel, Photoshop gibi uygulamalar 0,2 sn'de, Windows gibi bir işletim sistemi 2-4 saniyede açılır. Tüm işler inanılmaz hızlarda yapılır. Dosya transferleri aynı disk üzerinde çok çok hızlıdır. İlk çıktıklarında 120GB-240GB kapasitede bulunurdu, sonra kapasiteleri ve hızları artmıştır. M2 isminde, ufak ve hızlı SSD teknolojiler geliştirilmiştir. Bilgisayarınıza bağlayıp işletim sisteminizi bu diske kurduğunuzda, alacağınız performansa inanamayacaksınız.
 
 
EK: BİLGİSAYARDA BİRİMLER

Bilgisayarlar "1" ve "0" lardan ibaret bilgiyi kullanarak çalıştıklarından, bilgi, 2'nin kuvvetleri olarak aktarılır veya saklanır. Piyasadaki boş disket, CD ve DVD'lerin üzerindeki etiketlerde bazen 2'nin katları yerine 10'un katları olarak yani desimal olarak kapasiteleri yazılır ve bu da kafa karıştırır.

Bilgisayardaki en küçük bilgi bir bit'tir (binary unit) ve bu "1" ya da "0" dır. Yani, devre açık ya da kapalı, bayrak kalkık ya da inik, sonuç doğru (true) ya da yanlıştır (false). Bir byte ise 8 adet bit'ten oluşur. 1024 adet byte ise 1 Kilobyte'a (Kb) karşılık gelir.

Bilginin 1024 değil de 1000'in katları olarak kullanılarak yazılması sonucu bazen kafa karışabilir. Üzerinde 2 MB kapasite olan bir etiketli disket aslında 1.440 Kb kapasitededir. Yeni aldığınız bir harddiski size 40 GB olarak satan bir satıcı aslında onun gerçekte 40 GB değil, 38 GB olduğunu bilir. Satıcılar bunu nasıl yaparlar?

Bunun için 38 GB harddiskin kaç kilobyte olduğunu bulmalıyız. 1 GB=1024 MB ettiğinden, 1 MB=1024 Kb ettiğinden 38 GB bir harddisk 38x1024x1024= 39.845.888 byte eder. Satıcılar baştaki 38.8'i yuvarlayarak harddiski 40 GB olarak satarlar. Harddiskin gerçek kapasitesi ise 38 GB'tır. Kapasiteleri 1024'ün katları değil de 1000'in katları olarak hesaplamak veya rakamları yuvarlaklaştırmak tüketiciyi yanıltır. Halbuki bilgisayar hesaplamaları 2, 4, 8, 16, 32, 64, 128, 256, 512, 1024, 2048, 4096 gibi 2'nin kuvvetleri olarak yapar.

Neden 1024 byte = 1 KB? Metrik sistemde bu artıştaki 1000 sayısı ise en yakın 1024 ile yakın durur. O yüzden metrik olan 1000 kilo değeri bilgisayarda byte olarak ele alındığında 1024 Kilobyte olur. Böylece bir binary kilo 1024'e denk gelir. 1024'ün özelliği budur. 1 kilobyte'a neden 1024 byte dendiğini böylece öğrenmiş oldunuz.

  bit byte kilobyte megabyte gigabyte
 bit 1 8      
 byte 8 1      
 kilobyte 8.192 1.024 1    
 megabyte 8.388.608 1.048.576 1.024 1  
 gigabyte 8.589.934.592 1.073.741.824 1.048.576 1.024 1
 teragabyte 8.797.093.022.208 1.099.511.899.906.842.620 1.073.741.824 1.048.576 1.024


 
  bit byte
 1 karakter 8 1
 1 kelime 16 2

 

  kilobyte/saniye Megabyte/saniye byte/saniye bit/saniye
 1 x CD-ROM 150 0.15 150000 1200000
 1 x DVD-ROM 1.275.000 1.275 1275000 10200000
 52x CD-ROM 7.800 7.8 7800000 62400000
 16x DVD-ROM 20.400 20.4 20400000 163200000
         
 1 baud 0.0001 - 0.1 0.8
 USB 1.0 1500 12 1500000 12000000
 USB 2.0 60000 60 60000000 480000000

 

 

MP3 NEDİR?

FLAC, WAV, AIFF, DSG, OGG, MQA, DSD, MP3 ... o kadar çok format var ki. Hangisini kullanacağız?
MPEG (The Motion Pictures Experts Group) hem ses hem de video üzerinde sıkıştırılmış radyo ve televizyon yayınları üzerinde çalışmaktaydı. Hareketsiz resimler olan JPEG (Joint Photographic Experts Group) teknolojisinde kendisini ispatlamış bir gruptur. Kayıplı bir sıkıştırma olan JPG formatı gibi MPEG formatı da kayıplı bir sıkıştırma formatıdır. 1992 yılında MPEG Layer 1 olarak tanıtımı yapılıp kullanılmaya başlandığında ortalarda daha MP3 formatı yoktu. Daha sonra MPEG Audio Layer 2 (MP2) ve arkasından MPEG Layer 3 teknolojisi geliştirildi. MP3 dediğimiz Layer 3'ün bu kadar yaygınlaşmasının sebebi, kaynak kodunun açık olması ve isteyenin bunu herhangi bir para ödemeden kullanabilmesiydi. Ayrıca MPEG Audio Layer 3 (kısaca MP3) algoritması ile audio parçalar 1:12 oranında daha az yer kaplamaktaydı. Yani, MP3 sıkıştırma algoritmasının hakları dünya üzerinde bir tek firmaya ait değildir.

Dijital audio olarak CD'lerdeki kayıt büyük bir oranda 16 bit olarak bulunur (16 bit, 44 Khz, Stereo) . Piyasadan aldığımız audio albümler hep 16 bitliktir. Özel olarak üretilmiş 24 bitlik albümler de vardır. 16 binary digit, 1 saniyelik analog kayıda eşdeğerdir. Bir saniyelik 44.1 Khz audio kayıt 1.4 milyon audio data biti demektir. CD'deki tek bir parça sıkıştırılmadan bilgisayara aktarıldığında dosya boyu çok büyük olduğundan, İnternet'in ilk emekleme dönemi için bir yerden bir yere gönderilmeleri ve paylaşımları sorundu. Parçaların boylarını küçültmek için MPEG araştırma grubu ISO (International Organization for Standardization) standartlarına uyacak şekilde, müziğin kalitesini de insan kulağını rahatsız etmeyecek şekilde sıkıştırmayı yapacak sağlam bir algoritma geliştirmek üzere işe başladılar. Daha da çok sıkıştıran ama daha az kayıplı MPEG Layer 4 sonradan geliştirildi. Müzik parçalarının boylarının çok küçülmesi bunların download/upload sürelerini azaltınca da, streaming yaparak direkt İnternet üzerinden radyo ve video yayını yapabilecek duruma gelindi. İnternet bağlantılarındaki hızlanma ile bu daha da kolaylaştı. MP3 gibi kayıplı pekçok format üretildi. Real Audio (RA), Microsoft (WMA, Windows Media File) ve benzerleri sayesinde İnternet üzerinden müzik yayınlamak ya da download etmek mümkün halde geldi. 1999 senesinde MPEG Layer 3 kullanımı tamamen serbest hale getirilince, MP3 dosyalarını çalan yüzlerce mp3 çalıcı yazılım ortaya çıktı. Bunların içinde en popüleri Justin Frankel'in yazdığı Winamp oldu. Frankel bu işten köşeyi, tüm hakları AOL'a yaklaşık 59 milyon dolara satarak 1999 yılında döndü. Audio CD'lerden parçaları bilgisayara aktarma işi yani rip önemli hale geldi. CD'lerden parçaları ripleyen pekçok rip programı (WinDAC, Easy CD-DA Extractor), bunları MP3 formatına sıkıştıran yüzlerce sıkıştırıcı program yazıldı. Önceleri rip için ayrı, sıkıştırma için ayrı, CD'ye yazmak için ayrı programlar kullanılırken sonraları 3 işi de tek başına yapabilecek programlar geliştirildi.

MP3 üzerinde ilk çalışan ve mucidi Almanya'daki Fraunhofer Enstütüsü'nde çalışmalar yapan Karlheinz Brandenburg'tur. Temel olarak müziğin içindeki insan kulağının duymadığı sesleri atmakla işe başlamıştır. Algoritmayı test etmek için ise Susan Vega'nın "Tom's Diner" isimli parçasını yıllarca kullanmıştır. Karlheinz Brandenburg ayrıca sinemada bir devrim niteliği taşıyan, sinemadaki surround sistemlerinden daha gerçekçi ses üreten IOSONO tekniğini de geliştirmiştir. MP3 standardı yaygınlaşınca MP3 formatındaki müziği İnternet'ten bedava dağıtan Audiogalaxy, Napster gibi kuruluşların başı derde girdi. Büyük plak ve cd firmaları ise MP3'ün mağazalardaki satışlarını düşürdüğünü öne sürüp haklarını mahkemelerde aradılar ve kazandılar.

CD'deki audio parçalar ilk başlarda 128, 160 ve 192 kbps olarak MP3 yapılıp kullanılıyordu. 2004 yılından itibaren FLAC olarak sıkıştırılma başlayan büyük boydaki, MP3'e göre daha kaliteli formatlar yaygınlaşmaya başlamıştır. Ses kartlarının, mikrofonların, kulaklıkların ve speaker dediğimiz kabinlerin daha kaliteli yapılmaları ve daha ucuza maledilmeleri ses kalitesini arttırdı. İnternet hızının artışı ve depolama yaptığımız harddisklerin kapasitelerinin artmasıyla, 320 kbps MP3'ler demode oldu. FLAC (The Free Lossless Audio Codec), AIFF (Audio Interchange File Format), APE, DSD (Direct Stream Digital) ve24 bitlik Apple ALAC (Apple Lossless Audio Codec) formatları çıktı. Eski analog dönemdeki şarkıların ses yüksekliği, dijital çağdaki ses yüksekliğinin altında kalınca, eski CD albümler remaster edilip, ses seviyesi ve derinlikleri arttırılıp tekrar piyasaya çıkmaya başladı. CD'deki ses kalitesi artınca 320 kbps kayıplı ses sıkıştırması demode olup, FLAC, WAVE, AIFF, APE gibi formatlar kullanılmaya başlandı. Sesin daha kaliteli olması için, CD'deki standart olan 16 bit derinliği ve saniyedeki titreşim sayısı 44.100 Hz (44.1 kHz) yerine, 24 bit derinliği ve 48 hatta 192 kHz kullanılmaya başlandı. İnsan kulağının duyamayacağı kısımları atarak dosya boyunu küçülten kayıplı ses sıkıştırması MP3 yerine, daha büyük boyda, daha az sıkıştırmaya sahip, daha az kayıplı formatlar kullanılmaya başlandı. Hatta, hiç sıkıştırması olmayan FLAC, APE ve WAVE (Waveform Audio File Format) dosyaların kullanımı, İnternet'te paylaşımı arttı. Audio kayıttaki sesin Pulse Code Modulasyonu (PCM) kullanılarak, bilgisayara aktarımı sağlandı. Microsoft'un ürettiği PCM WAVE formatına karşılık Apple PCM teknolojisini kullanarak AIFF formatını üretti. İnternet radyoları için bu formatların ürettiği dosya boyları fazla büyük olduğundan OGG, FLAC ve ALAC formatları üretildi. Tidal, Spotify ve Apple Music müzik streaming için OGG, FLAC ve ALAC'ı benimsedi. Bedava olan ve kaynak kodu açık FLAC'a olan rağbeti gören Apple, kendi ürettiği ve FLAC'tan hiçbir farkı olmayan ALAC'ı kullanmaya başladı. Birbirlerine rakip iki firma olan Sony ve Philips, daha da kaliteli bir ses formatının arayışına girdiler ve DSD formatını geliştirdiler. CD'deki standart 16 bit 44 kHz ses yerine, 1 bitlik 2.822 Mhz gibi çok yüksek bir format geliştirdiler. DSD64 ve DSD128 gibi daha yüksek algoritmalar denediler. Şu an DSD256 (12.288 Mhz) olarak olabilecek en yüksek ses kalitesinde bir algoritmada kaldılar. Remaster edilmiş eski analog albümler, bu sefer tekrar elden geçirilerek DSD versiyon olarak iTunes ve Acoustic Sounds üzerinden satışlarına başlandı. Bu kadar yüksek bit derinliğindeki formatların dosyaları alışık olmadığımız tarzda çok büyük olunca, bunların kayıpsız olarak nasıl sıkıştırılıp dosya boylarının küçültüleceğine kafa yoruldu ve MQA (Master Quality Authenticated) algoritması yazıldı. Tidal üzerinden albümler Spotify ve iTunes'deki gibi MQA formatında satışa ve dinleyicilerin beğenisine sunuldu. Ayrıca bu yeni format, Wifi ve BlueTooth üzerinden kablosuz aktarımda olabilecek en yüksek ses kalitesini verebilmektedir.

 

MP3'ten kasete, kasetten MP3'e nasıl iyi kayıt yapılır?
Kaliteli olarak MP3'ten kasete kayıt kolay, kasetten kaliteli MP3 yapımı daha zordur. Kalite ise kullanılan donanıma bağlıdır.

MP3'ten Kasete kayıt: MP3'ten kasete kayıt yapmak için bilgisayarınızın ses kartı çıkışını kaseti kaydedecek cihaza kaliteli bir kabloyla bağlamanız gerekiyor. MP3'ü çalacak çalıcının (ör. Winamp) equalizer ayarları defeat durumda olmalı (equalizer devre dışı olmalı). Kasete kayıt esnasında VU, sıfır desibeli geçmemeli. Mümkünse DOLBY'li kayıt yapılmalı.

Kasetten MP3 yapmak: Kasetten kaliteli olarak MP3 ya da CD yapılmak istendiğinde aşağıdaki şartları sağlamalısınız.
1. Kaseti çalacak cihaz ne kadar kaliteliyse sonuç o kadar iyi olacağından, iyi bir çalıcı cihaz kullanmalısınız. Walkman iyi sonuç vermez.
2. Kaset çalıcıyı bilgisayarın ses kartının girişine yüksek kaliteli bir kabloyla bağlamalısınız.
3. Kasetteki parçaları bilgisayara kayıt ederken mutlaka stereo, 44 Khz, 16 bitlik WAVE formatında kayıt etmelisiniz.
4. Parçaların kayıt işlemi bittiğinde onları tek tek bir wave editor (Ör. SoundForge, Wavelab) ile açıp parça başlarındaki ve sonlarındaki boşlukları silmelisiniz.
5. MP3'lerinizi 320 kbps olacak şekilde sıkıştırmalısınız.

CD'den audio olarak rip edip parçalarınızı wave (ya da wav) formatında harddiskinize yazdığınızda aktarım dijital olduğundan herhangi bir kayıp sözkonusu değildir. O yüzden, CD'den alınan wave dosyalarını 320 kbps olarak MP3 yapabilirsiniz. Kasetten arkaplanında hsss sesi ile birlikte, analog olarak kayıplı bir şekilde bilgisayarınıza aktardığınız wave dosyalarınızı 128-192 kbps olarak MP3 yaptığınızda aldığınız sonuç sizi mutsuz edecektir. 320 kbps olarak MP3 yaptığınızda sonuç gayet tatminkar olur. Size tavsiyem, kasetten MP3'lerinizi yaptıktan sonra bilgisayarınızdan wave dosyalarını silmeden önce, ne olur ne olmaz diyerek bunları bir CD'ye audio CD olacak şekilde aktarmaktır. Ya da 2TB gibi bir taşınabilir harddiske yedeklemektir. CD'den aldığınız sonuç ile en yüksek kalitede 320 kbps olarak iki kayıdı karşılaştırdığınızda, CD'den gelen sesi daha iyi bulacaksınız.

Pikap'tan MP3 ya da WAVE yapmak: Önce plağı güzelce temizlemeniz gerekir. Temizleme işinde hav, tüy, toz bırakmayan, antistatik özellikte özel mikrofiber bezlerden edinmelisiniz. Bunlar ev temizliği için üretilseler de, plak temizliğinde çok başarılıdırlar. İkinci önemli husus, topraklamadır. Pikabın topraklama girişini kabloyla topraklamalısınız. Topraklama yapmazsanız sonuç kötü olacaktır. Topraklama için sakın kalorifer borusu, alüminyum pencere yada duvardaki civi gibi şeylere kabloyu sarayım demeyin. En güzel topraklama, prizlerdeki topraklamadır. Prizlerde, nötr ve faz olarak iki delik bulunur. Prizlerde yanlarda iki tane parlak metal görürsünüz. Bunlar topraklamadır. Pikaptan gelen topraklamayı buraya birşekilde sardığınızda topraklama halledilmiş olur. Pikap ve amfi toprakladıktan sonra, da plağı pikabınıza koyarsınız. Bu aktarımda iğnenin kalitesi çok önemlidir. Kalitesiz iğneyle kötü sonuçlar alınacağından yeni ve iyi bir iğneyle plağı çalmanızı tavsiye ederim. Pikabı iyi kalite bir kabloyla analog olarak ses kartınıza (yada amfiye) bağlarsınız. (Plağı dinlemek için eğer bir amfiniz (amplificator) varsa onun sadece pikap bağlamak için özel girişine (PHONO) pikabınızı bağlarsınız). Amfiye bağlamak daha iyi sonuç verecektir. Amfiden gelen yükseltilmiş berrak sesi, bilgisayarınızın ses kartındaki LINE IN kısmına bağlarsınız. Arada equalizer kullanmamalısınız. Amfideki bas ve tiz ayarları ortada DEFEAT şekilde durmalıdır. Ses kartı yazılımında asla TİYATRO yada SİNEMA gibi ekolu ayarlar açık olmamalıdır. Plaktaki herşeyi olduğu gibi, tiz bas vs eklemeden kaydetmelisiniz. Ses kartınız onboard ise kaydettiğiniz ses kalitesi idare eder olur. Ses kartınız iyiyse (ucuz olarak Soundblaster Augy 64) ses çok kaliteli olacaktır. Piyasada çok çeşitli ses kartları var. Sizin için uygun bir tanesini kullanmanızı öneririm. Daha sonra bilgisayarınıza plağı stereo, 44 Khz, 16 bitlik WAVE olarak kayıt edersiniz. Bir wave editörüyle bu dosyalarınızı açıp, kayıt başı ve sonlarındaki boşlukları silersiniz. Plaktaki çıtırtıları gideren özel yazılımlarla CD kalitesinde berrak bir sonuca ulaşmak mümkündür. Daha sonra wave formatındaki dosyalarınızı en az 320 kbps olacak şekilde MP3'e sıkıştırırsınız. Yine, tavsiye olarak, bu dosyaları saklayacaksanız, WAVE halinde saklamanızı öneririz.

Plağın bir yüzünü 48 KHz, 16 bit olarak kaydedip, plağı çevirip diğer yüzünü de 48 KHz 16 bit olarak kaydederseniz oldukça iyi bir sonuç alırsınız. Adobe Audition ya da Sony SoundForge gibi yazılımlarla çıtırtıları giderip, kayıt seviyesini normalize edip, track'ları bölebilirsiniz. Aklınızda olması gereken şey, 48 KHz kayıt ettiğiniz dosyalar audio CD olarak kullanılmaz. Audio CD için bunları 44 KHz'e indirgemelisiniz (tabii ki 48 KHz'lik dosyaları korumanız şartı ile)
 

 

SIKÇA SORULAN SORULAR

Soru: Çeşitli CD'lerden tek bir CD nasıl oluşturulur?
Elinizde bir sürü audio CD var. Bunlardan beğendiğiniz parçaları tek bir CD'de toplayıp bir best of CD yapmak istiyorsunuz. Bunun için seçtiğiniz CD'lerden beğendiğiniz parçaları tek tek bilgisayarınıza 44 Khz, 16 bitlik WAVE formatında kayıt etmelisiniz. Bunları cd yazma programınız ile tek bir cd'ye audio olarak yazmaktan başka birşey kalmıyor geriye.

Soru: Bir CD'ye en fazla kaç parça sığar? En fazla parçayı nasıl sığdırırım?
Bir şekilde, favori parçalarınızı bilgisayarınıza tek tek wave formatında kaydettikten sonra bunları tek tek bir wave editör ile açıp, başlarındaki ve sonlarındaki boşlukları silmeniz gerekir. Audio CD'lerden parçaları rip edip, wave editör ile bunlardan birini açtığınızda, bunların başlarında bir saniyeden az veya 1.5 saniyeye varan sürelerde bir sessizlik vardır. Parça sonlarında ise parça bittikten sonra 1 saniye ile 6-7 saniyeye varan sürelerde sessizlik vardır. 44 Khz, 16 bit, stereo olarak yaptığınız kaydın saniyesi yaklaşık olarak harddiskinizde 1 MB yer kaplar. Parça başları ve sonlarındaki boşlukları sildiğinizde ise parça başına 4-5 saniye (4-5 MB) kâra geçersiniz. CD'de 18-20 parça olduğunda ise 20-50 MB'a (bazen daha fazla) varan bir yerden kazanma sözkonusudur. Bu parçaları cd yazma programı ile "disc session at once" seçeneği ile CD'ye yazdığınızda hem parça aralarında hiç boşluk olmaz, hem de CD'nizi daha verimli kullanmış olursunuz (ilave olarak bazı yazma programlarında parça arası boşluk default olarak 2 saniye seçilidir, bunu sıfır saniye yapmalısınız). CD'ye yazma hızınızı ise mümkün olduğu kadar düşük tutmanız sizin iyiliğiniz içindir. Yüksek hızlarda yazdığınızda pekçok CD çalar bunları okumakta ya güçlük çeker ya da hiç okumayabilir. Düşük hızda yazmanın avantajları saymakla bitmez. Yüksek hızda yazmanın tek avantajı işin çabuk bitmesidir. Düşük hızda yazdığınızda bu ister data, audio, vcd, dvd olsun, bu CD'yi heryerde sorunsuz okuma şansınız olacaktır. Eğer ileride üzülmek istemiyorsanız CD'lerinizi düşük hızda yazmaya çalışın (8x ya da 16x). İlave olarak yazma işlemini "finalize cd" seçeneğiyle yazın. CD'nin sonunu açık bırakmayın (No Multisession yapın).

Kısaca, bir tek CD'ye yaklaşık 16-20 arası parça sığdırabilirsiniz. Ama CD'ye yazılacak parça miktarı değil, yazılacak parçaların süresi önemlidir. 800 MB'lık  bir wave formatındaki tek track parçayı, 700 MB'lık bir CD'ye audio olarak yazdığınızda CD'nin tamamı dolar. Ama aynı wave dosyasını aynı cd'ye audio olarak değil de dosya olarak yazmaya kalktığınızda sığmadığından yazamazsınız. 650 MB'lık bir CD'ye ise kaç parça sığar dediğimizde, bunun sayısı en az 1'dir. En çok ne kadar yazılacağı ise parçaların her birisinin boyuna bağlıdır.

Diyelim ki, harddiskinizde wave dosyalarınız hazır. Windows gezginiyle bunların toplam boyuna baktığınızda 820 MB olduğunu gördünüz. Parçaların CD'ye sığmayacağını düşünürsünüz doğal olarak. Halbuki durum öyle değil. Bu parçaları diyelim ki Winamp'ın playlist'ine attınız. Elinizdeki boş CD ise 700 MB'lık diyelim. Harddiskinizdeki parçaların hepsinin toplam çalma süresine baktığınızda eğer bu 1 saat 20 dakikadan az ise (Windows Gezgini 820 MB olarak gösterse bile) gönül rahatlığı ile cd yazma programınızı açıp audio CD'nizi yazabilirsiniz. 1 saat 20 dakikayı çok az geçen işinizi overburn seçeneği ile yazabilirsiniz. Burada wave dosyalarının harddiskte kapladığı yer değil, çalma süresi önemlidir. Audio CD yazma işinde, cd yazma programınıza wave parçaları sürükleyip bıraktığınızda, windows gezgininin verdiği 820 MB'lık rapora rağmen parçaların 700 MB'lık CD'ye sığdığını görebilirsiniz. Aynı tekniği vcd yaratmakta da kullanabilirsiniz. 820 MB'lık bir mpeg (ya da dat) dosyasının 700 MB'lık bir CD'ye sığmayacağını düşünürsünüz. Halbuki piyasada tek bir 700 MB'lık CD'ye yazılmış, süresi 1,5 saatten fazla filmler mevcuttur. Bu tip CD'leri bir CD kopyalama programıyla sorunsuz kopyalayabileceğiniz halde, bu tür bir CD'den bir .dat dosyasını alıp harddiskinize koyduktan sonra, data cd'si olarak aynı .dat dosyasını aynı kapasitedeki bir CD'ye yazamazsınız. Çünkü, burada da dosya boyu değil, dosyanın çalınma süresi önemlidir. O yüzden 650 MB'lık tek bir CD'ye, mono, 8 bit, 11 Khz formatında yaklaşık 24 saatlik bir kaydı (mp3 formatında) sığdırabilirsiniz. Bu tür düşük kalite kayıtları MP3 yapıp aynı CD'ye MP3 olarak koymak istediğinizde ise 1 aylık kayıt 1 CD'ye sığar.

Soru: Elimdeki MP3'ler 128 kbps. Bunları açıp wave formatına dönüştürsem, sonra 320 kbps olarak tekrar sıkıştırsam MP3'ün kalitesi artar mı?
Kalite artmaz, azalır. Aynı MP3'ü açalım ve wave formatına dönüştürelim. Bu wave (ya da wav) dosyasını MP3'e dönüştürelim. Bunu ne kadar çok yaparsak o kadar kayıplı bir MP3'e sahip oluruz her seferinde. O yüzden elimizdeki 128 kbps MP3'leri wave formatına açıp sonra bunları 320 kbps olarak sıkıştırıp tekrar MP3 yaparsak MP3'lerin kalitesi artmıyor. O parçaların kaliteli MP3'lerini elde etmenin yolu, o parçaları audio cd'lerden rip edip 320 kbps olarak mp3 yapmaktan ibarettir.

Soru: Elimdeki bazı MP3'leri çalarken sıkıştırma oranı sürekli değişiyor. Ne 128 ne 192 kbps. Bu tür parçaların kalitesini nasıl öğrenebilirim? Bu tür MP3'leri hangi programla yapabilirim?
Bu tür mp3'ler bol miktarda vardır. MP3 yapan pek çok program olduğundan bunların bazıları VBR, "değişken bitrate" opsiyonuna sahiptir. MP3'ü yapan kişi "AudioCatalyst", "AudioGrabber", "Easy CD-DA Extractor" ya da "MusicMatch Juxebox" programını kullanarak bu opsiyonu seçerek MP3'ü üretti diyelim. Elde edilen mp3'ü bir player'da çaldığımızda sıkıştırma oranının sabit durmadığını, sürekli değiştiğini görürüz. Bu tür bitrate'i sürekli değişen MP3'leri wave formatına dönüştürüp CBR (constant bitrate) formatında tekrar MP3 yaparsanız durumdan kurtulabilirsiniz. Tabii yeniden sıkıştırırken "enable variable bitrate" seçeneğini seçmezsiniz. Peki, MP3'leri yapanlar değişken bitrate ile neden sıkıştırıyorlar parçalarını? CD'deki audio track üzerinde bir parça sürekli yüksek tempolu gitmez. İçinde nispeten daha az enstrümanın kullanıldığı, daha az gürültüsüz yerler vardır. Değişken bitrate seçildiğinde fazla enstrüman olan, gürültülü yerde bitrate artırılır, daha az gürültülü yerlerde ise bitrate düşürülür. Böylece, parçanın içerisindeki tizlerin bol olduğu, vokallerin ön plana çıktığı, daha atraksiyonlu bölümlerde kalite düşmemiş, gereken performans alınmış olur, ayrıca daha az gürültüsüz yerlerde bitrate düşürüldüğünde de yerden kazanılır. Audio track'i değişken bitrate seçeneğini seçmeyerek direkt 320 kbps sıkıştırdığınızda ise, daha az gürültülü yerler ile yüksek gürültülü yerler aynı oranda sıkıştırılarak israf edilir. Düz 320 kbps ile (CBR) değişken bitrate (VBR) 320 kbps aynı parçaya ait iki mp3'ü dosya boyu bakımından karşılaştırdığımızda düz (VBR) 320 kbps daha büyüktür doğal olarak.

Soru: İnternet'te mp3 yanında FLAC, APE vs formatlar var. Bunlar nedir?
MP3 daha önce de söylediğimiz gibi kayıplı bir sıkıştırma formatıdır. Lossless yani kayıpsız sıkıştırma formatları da vardır. Bunları kullanmanın dezavantajı dosyaların çok büyük olmasıdır. Avantaj ise ses kalitesidir. Artık İnternet'te bir albüm bulduğunuzda bunları APE yada FLAC olarak indirmek mümkün. Hatta elinde yüzbinlerce MP3 olanlar bile şimdi tüm bu albümleri FLAC olarak tekrar indiriyorlar. Kısaca, iyi bir ses kartı ve ses sisteminiz varsa, MP3 yerine FLAC dinlemeyi tavsiye ederiz.

Soru: Elimde MP3'lerden yapılma bir audio CD var. CD playerimde ses çok iyi. Fakat aynı parçaların MP3'lerin sesi o kadar iyi değil. Neden?
Audio formata çevrilmiş MP3 orijinli parçaların sesini daha iyi duyarsınız. MP3 çalınırken sıkıştırılmış formattaki dosya açılırken kayba uğrar. CD player ise sıkıştırılmamış, açık durumdaki wave dosyalarını açmakla uğraşmaz. Ayrıca müzik setlerinin ses devreleri, bilgisayarın ses kartından daha iyi olduğundan ses daha iyi çıkacaktır.

Soru: MP4 veya MP5 var mı?
MP7'ye kadar gelindi. Ama MP7'yi kullanamazsınız. MP3'ten sıkıldıysanız elinizdeki audio'ları MP4 olarak sıkıştırma imkanınız var. Ama dezavantajlar ve avantajlar şunlar. Avantaj: Aynı wave dosyasını bir MP3 bir de MP4 yaptık diyelim. MP4, MP3'e göre daha kaliteli, dosya boyu daha küçük olur. Ama MP4'ünüzü çalmak için Winamp'tan vazgeçmeniz gerekecek (ya da MP4 plugin'i bulmanız gerekecek). MP4'e geçtiğinizde parçaları çalacak fazla player bulamayacaksınız. Yüksek kaliteli, dosya boyu küçücük dosyalarınızı kimse istemeyecek. MP4'lerinizi sadece siz dinleyeceksiniz.

Soru: Yeni bir format çıktığında elimizdeki binlerce MP3 ne olacak?
Bu kaçınılmaz durumla karşı karşıya gelmemize az kaldı. Mass converter programları ile tüm MP3'lerinizi bu yeni formata dönüştürebileceğiz. 320 kbps'lık MP3'ler yeni formata çevrildiğinde kalitesinden aybedecek, daha yüksek bitrate'li MP3'ler ise daha başarılı olarak convert edilecek. Elinde bol audio cd olanlar ise direkt bu formata çıkış yapabilecekler.

Soru: Zamanında bol para harcayarak binlerce CD aldım. Bunlar çok yer kaplıyor, hepsinden kurtulmak istiyorum ama önce bunları bir harddiske kopyalamam gerekiyor. Uygun format ne olmalı?
Elinizde çok bol miktarda plak, CD, kaset ne varsa, bunların hepsini tek bir harddiske yedeklemek mümkün. Bunları uygun programla WAVE olarak yedeklemelisiniz. WAVE olarak çok yer tutacaklar fakat orijinal kaydın aynısına kayıpsız olarak sahip olacaksınız. Master yedekleme harddiskinizde bu tür arşivleri WAVE olarak yapın, ikinci bir harddisk edinin. Bu ikinci harddiske de tüm arşivi 320kbps yapın. Tüm dinleme işlerinizi bu ikinci harddiskten MP3 olarak yapın. Böyle önemli bir arşivin bu şekilde iki kopya olması daha iyidir.

Soru: Elimde RA (Real Audio), MID (MIDI), MOD, AIFF (Audio Interchange File Format ), VOC ve WMA (Windows Media File) formatında dosyalar var. Bunları nasıl MP3'e dönüştürebilirim (ya da audio CD'ye yazabilirim?)
44 Khz, 16 bitlik WAVE formatına dönüştürmelisiniz. Ondan sonra istediğiniz formata dönüşüm yapabilirsiniz.

Soru: Ortada audio CD'lerden sıkıştırma yapan pekçok format var. Bunların başlıcaları MP3, RA, WMA, OGG, API, FLAC, APE, ALAC ve MPC. Bunlardan hangisi en iyi sonucu veriyor?
Her birisi sıkıştırma olayına farklı yaklaşıyor, algoritmaları farklı. Temelde insan kulağının duymadığı sesleri atmakla birbirlerine benziyorlar. Ama içlerinde MP3 formatı, artifakt azlığı ve ses kalitesi yönünden diğerlerini ezip geçiyor. OGG Vobis ve MPC formatını Winamp'e plugin olarak ekleyerek çalabilirsiniz. Kalite olarak MP3'ten hemen sonra geliyor ikisi de. Yüksek bitrate kullanıldığında MPC formatında çok iyi sonuçlar almak mümkün. Ogg Vobis ise açık kaynak kodu sayesinde mobil telefonlardan Linux işletim sistemindeki uygulamalara kadar pek çok yerde görülmekte. Windows Media Audio (WMA) ise İnternet radyoculuğunda iyi sonuç vermekte. En eski formatlardan birisi olan Real Audio (RA) ise çok yüksek kalite vaat etse de MP3'ün bu kadar yaygınlaşması karşısında yapacak birşeyi yok. Öyleyse:

Arşiv yapacaksak formatımız MP3, arşivi İnternet'e koyup paylaşacaksak formatımız MP3 ya da WMA, iPod gibi çalıcılarla kulaklıkları kulağımıza takıp müzik dinleyeceksek formatımız MP3, İnternet'ten radyo yayını yapacaksak formatımız WMA ya da RA. Ses sistemimiz çok iyiyse, elimizdeki harddisklerdeki boş yer çok büyükse, kayıpsız yüksek kaliteli bir arşiv istiyorsak formatımız FLAC yada WAVE.

Soru: LAME mi Fraunhofer mi?
Fraunhofer ile sıkıştırma uzun, LAME ile kısa sürer. Akustik olarak olaya bakarsak, Fraunhofer orijinal sese oldukça yakın değerler elde etmek için orijinal kayıttaki bütün ses spektrumundaki sesleri indirger. LAME ise insan kulağının duyamadığı sesleri atar ama insan kulağının duyduğu seslerde fazla indirgeme yapmaz. Diğer yönden, 256 ya da 320 kbps CBR olarak sıkıştırılmış aynı iki parçayı dinlediğimizde aradaki farkı anlayamayız. Çünkü her ikisinde de çok az sıkıştırılma yapılmıştır (orijinal kayıt ile karşılaştırırsak orijinale göre çok az kayıp vardır). Bu parçayı VBR olarak MP3'e sıkıştırdığımızda ise sadece dosyamızın boyu küçülür, ilk iki 256 ve 320 kbps CBR dosya ile bu VBR dosyayı karşılaştırdığımızda da aradaki farkı anlayamayız, sadece 256 ve 320 kbps'lik dosyalarımız VBR'e göre büyük olur. Eğer ille büyük değişiklikler elde etmek istiyorsanız ham wave dosyalarınız MP3PRO ile sıkıştırmanızı öneririm. MP3PRO ile CBR olarak 128 kbps'lik MP3'leri bile çok beğeneceğinize eminim. Kulağı 192 ve üstü bitrate'lerde sıkıştırılmış kaliteli MP3 dinlemeye alışık birisi kesin olarak MP3PRO ile 128 kbps sıkıştırılmış MP3'lerin ses kalitesini çok beğenecektir. Ama kimse sizin MP3PRO ile sıkıştırılmış ufacık dosya boyundaki, kaliteli MP3'lerinizi istemeyecektir. Çünkü, şu andaki player'lerin çoğu bu formatı henüz desteklemiyor.

Soru: Diyelim ki elimizdeki bazı MP3'lerin başlarında sessizlik var. Ya da parçaların sonunda veya başına istenmeyen bir parazit var. Bunları yoketmek için hangi yol en iyisi?
Bu şekildeki MP3'leri WAVE formatına dönüştürüp, bir ses editörüyle açıp istenmeyen yerleri kesebilirsiniz. Bu WAVE dosyasını tekrar MP3'e sıkıştırdığınızda ise bu sefer de MP3'ün kalitesi biraz azalır. O yüzden en iyisi İnternet'te epey bol olan MP3 Editör'lerinden birisini download edip, direkt MP3'ün üzerinde çalışmak. İyi bir MP3 Cutter ile bu işi yapabilirsiniz. Bazı mp3 kesen programların size bilgi vermeden mp3'leri arkaplanda wave'e dönüştürdüğünü, işiniz bittikten sonra siz save ederken de mp3'e sıkıştırdığını da aklınızdan çıkarmayın.

Soru: Elimizde bazı MP3'ler var ve sesleri çok kısık geliyor. Diğer MP3'lere göre bunların ses seviyeleri daha düşük. Ne yapmalı?
Bir MP3 Editör ile ses seviyesini yükseltebilirsiniz. Ya da WAVE formatına dönüştürüp bir ses editörü (SoundForge, WaveLab, Adobe Audition) ile açıp, sesi yükseltebilirsiniz. Sonra isterseniz tekrar MP3'e sıkıştırabilirsiniz.

Soru: Değişik audio CD'lerden 20 kadar parçayı WAVE formatında harddiskimize attık. Kendimize göre bir best of cd yapacağız yani. Fakat, parçaların ses yükseklikleri hep farklı farklı. Bu sorunu nasıl halledebiliriz?
Ses editörü ile bunları tek tek açıp, NORMALIZE etmelisiniz. Böylece farklı kaynaklardan gelen parçalar, aynı cd'de eş ses yüksekliğinde olur.

Önereceğiniz iyi bir MP3 yapan program?
Easy CD-DA Extractor
ve AudioGrabber iyidir. Easy CD-DA Extractor ile audio CD'leri rip edebilir, her tür MP3 yapabilir, MP3'lerden direkt audio CD'ler hazırlayabilirsiniz. Ürünü lisanslı aldığınızda kopya korumalı audio CD'lerle de çalışabilirsiniz. Her ikisiyle de değişken bitrate'li (VBR) MP3'ler yapabilmeniz mümkün. MP3 yapma hızı ve ses kalitesi yönünden Easy CD-DA Extractor rakiplerini yıllar önce sollamıştır. Easy CD-DA Extractor ile VBR tip MP3 yapmak için CD'den parçaları ister harddiskinize önce WAVE formatında rip edin, sonra Easy CD-DA Extractor'a bu wave dosyalarını gösterip, dosya türü olarak MP3, MP3 türü olarak VBR'i seçip CONVERT'e tıklayın, ya da direkt mp3'e VBR olarak sıkıştırın. Ham wave dosyalarını SoundForge benzeri editörlerle işledikten sonra mp3 yapmak istiyorsanız, önce wave yapmak gereklidir. Ayrıca, Easy CD-DA Extractor, kütüphaneden CD ile bilgileri İnternet'ten direkt alarak size parçaların isimlerini verir. Böylece CD'yi mp3 yaparken tek tek parça isimleri, albüm ismi, sanatçı ismi vs işlerle uğraşmazsınız.

Önereceğiniz en iyi ses işleme yazılımı?
Sony SoundForge, Adobe Audition ve Steinberg WaveLab bu işin en iyileridir. Wave formatındaki ham dosyalarla her türlü kesme, biçme, montaj ve miksaj işlemlerinizi yapabilir, direkt MP3'leri bile açabilirsiniz. Bunlarla reverb, echo vs zengin efektleriyle profesyonel çalışmalara imza atabilirsiniz. Özellikle Adobe Audition'u tavsiye ederim.

Elimde bol miktarda WAVE formatında sample var. Loop'lar da var. Bunlarla parça yapmak için hangi programları önerirsiniz?
Sony ACID, Image-Line Software FL Studio, MAGIX Music Maker ve Sofotex FruityLoops işinizi görecektir. Çok kanallı olarak yaptığınız parçaları son format olarak WAVE'e render eder, sonra da MP3'e sıkıştırabilirsiniz.

Remix yada Megamix tarzı çalışmalar için ne önerirsiniz?

Hardware olarak AKAI MPC 5000 yada ROLAND MV8000 iyidir. Software olarak, Acid, Cubase, Tracktor, Ableton ve Logic Pro.

Canlı çalmak için en iyi tekno & house parti programı olarak ne önerirsiniz?
Eski ismi Atomix, yeni ismiyle Virtual DJ çok iyidir. Otomatik BMP Match işini çok iyi yapar. Bu işi çok güzel pekçok program var fakat, CARL COX gibi dünya starı efsane DJ'ler, yazılım yerine donanım kullanmayı tercih eder. Elit DJ'lerin kullandıkları
CDJ-2000 yada DDJ-SZ gibi pahalı aletlerden almakta fayda var. Bu konuda bilgi ve fikir edinmek için Youtube'a sadece "djsounds" yazın ve gelen videoları inceleyin derim.

Video dosyaları ve müziklerle videoklipler hazırlamak için önereceğiniz program?
Bu konuda dikkat çekici ve nefis efektleri ile son versiyon bir Sony VEGAS satın alıp kolları sıvayın deriz.

Elimde eski kasetler, plaklar var. Bunların gün geçtikçe eskimesi durumu yüzünden dijital ortamda saklamak istiyorum. Ne yapmalıyım?
Kasetleri yukarıda anlattığımız gibi iyi bir cassette deck ile çalın ve iyi bir kablo ve ses kartı kullanarak, harddiskinize 48 KHz, 16 bit, stereo olarak kaydedin. SoundForge ve benzeri bir programla gereksiz kısımlarını silin. Sonra hiç mp3'e dönüştürmeden ham wave formatında taşınabilir harddiske arşivleyin. Plaklar için de aynı şey söz konusu. İşi bitmiş, temizlenmiş wave dosyalarınızı bu iş için satın aldığınız en az 2TB'lık bir taşınabilir harddiske arşivleyin. İleride  gerektiğinde bunları istediğiniz formata dönüştürebilirsiniz.

Aldığım miksli bir cd'de parça aralarında boşluk var. Halbuki CD'nin orijinalinde hiç boşluk yok. Nasıl boşluksuz olarak bir CD yaparım böylece bir parçadan diğerine geçerken müzik kesilmez (ya da bu CD'den parça aralarında boşluk olmadan tek bir mp3 dosyası elde ederim?)
İlk iş olarak CD'deki tüm parçaları tek tek harddiske WAVE olarak rip ederiz. Sonra bir editörle (SoundForge) bunları tek tek açıp parçaların sonlarındaki boşlukları sileriz. Varsa parça başlarındakileri de sileriz. Sonra CD yazma programıyla AUDIO CD olarak yazarken Disc Session at Once'ı seçip, parça aralarındaki boşluğu sıfır saniye yapıp en düşük hızda yazarsınız. Harddiskteki editlenmiş WAVE'leri birleştirip, aralarında boşluk olmadan tek bir mp3 yapmak için, parçaları arka arkaya editörde kopyala yapıştır yöntemiyle ekleyip tek bir WAVE dosyası elde edip bunu mp3'e sıkıştırırsınız.

Elimde miksli bir CD var ama CD çalarda tek parça olarak görünüyor. Bunu nasıl parçalara bölerim ki CD çalarda çalarken hem her bir parçaya ulaşabileyim hem de parça aralarında müzik kesilmesin?
Bunun için CD'nin tümünü tek track olarak harddiske WAVE formatında rip ederiz. Sonra bir editörle bu dosyayı açıp parçaların başlangıç ve bitiş yerlerini işaretler ve oralardan kesip herbir segmenti (parçayı) track01.wav, track02.wav, track03.wav ... şeklinde save ederiz. Daha sonra CD yazma programını açıp tüm trackleri AUDIO CD yazacak şekilde hazırlar, parça aralarındaki boşluğu sıfır saniye seçip, Disc Session at Once olarak en düşük hızda yazarız.

Radyoda duyduklarım gibi jingle'lar yapmak istiyorum. Neler gerekir?
Bunun için hızlı bir bilgisayar, iyi bir ses kartı, çevredeki insanları ve çok yüksek frekanstaki sesleri duyabilecek hayvanları rahatsız etmemek için iyi bir kulaklık gerekir. Jingle yapımında kullanmak için ham efekt sesleri ve dev sample kütüphaneleri için iki kaynak var. Ya İnternet'ten indirirsiniz ya da parayı ödeyip lisanslı olarak profesyonel sample CD'lerinden alırsınız. Eğer robotik konuşmalar ya da kaliteli anonslar ilave edilecekse bir vocoder ve kaliteli bir mikrofona ihtiyacınız olacak. Anonsları mümkünse ses geçirmez, yalıtımı iyi bir odada kaydederseniz daha iyi olur. Sonra binlerce sample arşivinizden beğendiklerinizi kesip alır, vokalleri ekler, sesleri çarpıtıp eğip bükerek (reverb, echo, delay, pitch vs.) jingle'ınızı hazırlarsınız. Dikkat edeceğiniz nokta, sürekli olarak bunları 48 Khz, 16 bitlik stereo WAVE olarak saklamanızdır. İşiniz bittikten sonra sonuç dosyanızı istediğiniz formata dönüştürüp kullanabilirsiniz.

Çalınan parçalar nasıl yavaşlatılır?
Bazı özel durumlarda çalınan bir eseri normal çalma hızından daha yavaş çalmak isteyebilirsiniz. Elinizdeki eser:
- bir audio cd üzerindeyse, pitch kontrolü olmayan cd player'de yavaşlatamayacağınıza göre, o parçayı harddiske wave formatında rip edip, Wavelab, Audition ya da Soundforge ile açıp dilediğiniz hızda yavaş ya da hızlı dinleyebilirsiniz.
- parça bir film dosyasının içindeyse, avi ya da mpg her neyse, içindeki ses kanalını harddiskinize wave formatında ayırıp yazan bir programla işe başlarsınız
- bir enstrümanla çalınan perfomansı yavaşlatarak dinlemek istediğinizde, parçayı harddikse wave formatında kaydetmelisiniz.

Elimde bir plaktan kaydedilmiş dosya var. Fakat, plak normal hızından biraz hızlı döndürüldüğünden parça normalden çabuk sürede bitiyor. Yani, plaktan kayıt yapan arkadaş acemiymiş. Plağın orijinali elimde olmadığından, bu parça nasıl normal hızda çalacak hale sokulur ve bir audio cd player'de çalınır (ya da mp3 yapılır)?
İlk iş SoundForge, Audition ya da Wavelab'la wave dosyası açılarak parçayı hoşunuza giden dinleme hızına düşürürsünüz (pitch ayarı). Sonra o halini save edersiniz.

Radyoda çok güzel, sanki onlarca insanın sesi kullanılmış gibi korolu jingle'lar var. Bunlar nasıl yapılır?
Bunun için kendi sesiniz dahil olmak üzere en az 4-5 arkadaşınıza jingle'daki vokali söyletirsiniz. Mümkünse aynı kişi, aynı vokali 3, 4 defa farklı şekillerde söylesin. Kadın ve erkek olarak elimizde yeteri kadar kayıt olunca bunların her birisi için kanallar açarsınız. Her birisinin pitch ayarlarıyla oynayarak, başlangıçları ve bitişleri senkron haline getirirsiniz. Chorus, Reverb, Pitch Shift, Echo efektleri ekleyip, sesin zenginliğini ve kalitesini arttırırsınız. Böylece 5 kişiden aldığınız ses kaydı, 100 kişinin stüdyo içinde alınmış ses kaydı gibi olacaktır. Çok kanallı çalışmalara izin veren yazılımlardan başta Audition olmak üzere hemen hepsiyle çalışılabilir.

Sorular için adres: BluePoint

 
Sonuç
Manyetik ve optik dijital medya, her ne şekilde olursa olsun, formatı CD-ROM, MD, DAT, DVD, floppy, harddisk yada SSD olsun, depolama ve tekrar kullanıma yönelik amaçlı olarak, multisession özellikleri dikkate alınarak dizayn edilirler. Sadece CD'ler ve film DVD'leri yalnızca bir kereye mahsus olmak üzere fabrikada yazılırlar. Üzerlerindeki bilgiler kalıcıdır, silinemez.

Bilgisayarlarımızla artık evlerimizde yapabildiğimiz CD yazım olayları, bu işin ne kadar ucuzladığını göstermektedir. Teknoloji ilerledikçe sinema filmleri de CD'lere yazılma aşamasına gelmiştir. Normalde sinema filmleri 1980'li yılların başlarından itibaren CD'lere zaten yazılmaktaydı, fakat o CD'lerin boyu çok büyüktü (LD). Bugün popüler kullanımdaki CD boyutundaki yüzeye en fazla 75-78 dakikalık bilgi dijital olarak (stereo, 44 KHz, 16 bit) yazılabildiğinden, en az 100-120 dakikalık normal bir film kesinlikle tek bir CD'ye sığmayacaktır. Filmin ortasında CD değiştirme olayı da hem üreticilere hem tüketicilere çok itici geldiğinden bildiğimiz CD ebadında karar kılınarak yeni bir teknoloji olarak DVD teknolojisi üretilmiştir. DVD'deki her bir tabakadaki bilgi, her bir tabaka için farklı dalga boyunda olmak üzere aynı lazer kaynağı tarafından okunacak veya yazılacaktır. Bu şekilde kapasitesi 700 MB olan standart 80 dakikalık bir normal CD, bir anda 7200 MB, yani 10 saatten fazla bir kapasiteye ulaşmıştır. Şu anda 14 GB'lık DVD'ler mevcuttur. Bir tek DVD'ye yaklaşık 30 saatlik, 44 Khz, 16 bit audio olarak müzik kaydı yapılabilmektedir. Veya 10 adet sinema filmi sığabilmektedir. Daha çarpıcı bir örnek vermek gerekir ise, bir radyo istasyonundaki bütün CD'ler (en az 500 desek) MPEG III sıkıştırması ile bir tek DVD'ye sığabilmektedir ki bu da yaklaşık 4500-6000 şarkı demektir.

CD'leri birden fazla tabakalı yapmak bir yerden sonra maliyeti çok artırdığından, üreticiler kullanılan lazeri daha da inceltmeyi kararlaştırmışlardır. Normal CD-ROM'ları okuyan lazer ışığından daha küçük lazer ışığı üretildikçe izler birbirlerine iyice yaklaşacaklarından inch kareye düşen bilgi yoğunluğu da artacaktır. Bununla ilgili açıklayıcı şekli buraya tıklayarak görebilirsiniz. Gelişen yüksek teknoloji sayesinde, "blue-ray" gibi yeni teknolojiler sayesinde, çok çok ince lazer ışını kullanarak, tek katmana 25 GB, çift katmana 50 GB depolayabilen optik diskler geliştirilmiştir. Bu şekilde hem kullanılan lazerin incelmesi ile hem de multi-layer (çoklu-katman) teknolojisinin gelişmesi ile hayal edilemeyecek miktarlarda bilgi yazılır okunur hale gelecektir. Herşeye rağmen üstesinden gelinmesi gereken en önemli konulardan birisi, bu tür büyük depolama disklerine yazma ve disklerden okuma süresinin de hızlandırılmasıdır. Bunun için büyük firmalar çok büyük paralar harcayarak hergün birbirleriyle rekabet etmektedirler. Onlar pastadan büyük pay alırken biz kullanıcılar daha büyüğünü ve hızlısını isteyip duracağız. Taşınabilir harddisklerin kapasiteleri ve SSD diskler gibi hızları arttıkça, ses ve video işleme, saklama işlerimiz daha hızlı ve kolay olacaktır.

Konu ile ilgili en son gelişmeleri Popular Science dergisinden öğrenebilirsiniz.

BluePoint